Bir süredir dostlarım fotoğrafçılıkla ilgili makale yazmamı istiyorlardı. Ben bir otorite değilim. Ne Akademi’de hocayım, ne Ara Güler’im, ne de Adnan Ataç, Merih Akoğul, Erdal Yazıcı, Süha Derbent, Ali Balkı, Reha Bilir, Coşkun Aral, Ömer Yağlıdere, Maruf Şinik ve Timurtaş Onan. Ne de büyük bir sanatçıyım. E bana mı düştü o zaman yazmak? Hani Nasrettin Hoca damdan düşmüş. Herkes bağırmış “Hekim çağırın, adam düştü” “Durun! durun!” demiş Hoca Nasrettin. “Bırakın hekimi, bana damdan düşmüş birini çağırın” 🙂 İşte damdan bayağı sağlam düşmüş birisi olarak sizlerle deneyimlerimi paylaşmak istiyorum. Sürç-ü lisan edersem affola!
Bu, bir insan tarafından çekilmiş ilk fotoğraftır. “Boulevard du Temple”. Fotoğrafçı: Louis Daguerre,
Tarih: 1838 ya da 1839 başları Yer: Paris. fotoğrafçı 10 dakika pozlamak zorunda kalmış o ilk fotoğraf makinasıyla.
AMACINIZ NEDİR?
Evet bu çok önemli. Bir arkadaşım emekli olunca elindeki toplu paradan güzel bir makine almak istedi (Fotoğraf makinesi, fotoğraf makinesi demeyiz kısaca makine deriz 🙂 Raconu böyle veya marka deriz. “Benim Nikon”, “Senin Canon” veya modelle konuşulur. “D80’i uzat abi” gibi :))
Tamam, arkadaşımın fotoğraf çekmeye çok hevesi vardı ama ne yapacağını anlamak için yarım saat kadar sohbet ettim. Doğayı çok seviyordu. Dünyayı çekecekti. Ama özellikle ilgi alanı geniş manzaralarla, çiçek ve küçük böceklerdi.
Önce klasik cepte taşınan bir model önereyim desem de, hem bütçesinin elvermesi, hem de talepleri karşıma iki değişmez bilgiyi getiriyordu.
* Küçük nesneleri çekmek için Makro objektif veya Makro özelliği güçlü bir objektif gerekir. Ama cepte taşınabilen ufak makineler şu an için çok tatmin edici sonuç veremiyor.
* Geniş alanları çekmek. Gözalabildiğine manzaraları. Evet, sizin de bildiğiniz gibi klasik fotoğraf makineleri çok geniş çekemez. Bu nedenle bir aile fotoğrafında bile “Sıkışalım biraz daha yanaşın sığmıyor” deriz. Bunu sağlamak için de geniş açı objektifler gerekir.
Peki Objektif nedir?
Cep telefonlarında fotoğraf çekiyorsanız önünde bir cam vardır. Klasik kompakt makinelerde “vıjjt” diye bir ses çıkarıp dışarı uzayan öndeki cam kesim yine objektiftir. Profesyonel makinelere kaydıkça bu dışarı çıkan cam parça büyümeye başlar. Öyle ki uzağı çekmesi gereken spor ve doğa fotoğrafçıları neredeyse teleskop gibi objektifler kullanırlar.
Ev kullanıcılarının objektifi küçüktür. Şipşak çekimler için yeterli olan bir netliği sağlar. Ancak bir profesyonel makinenin en büyük avantajı bu objektiflerin takılıp çıkarılabilmesidir.
Ne demek bu? Bugün topluluk çekmeye gideceksem geniş açılı bir objektifi, makinenin “Body / badi okunur” denen gövdesine takarım. Ancak bir vapurda kıyıyı çekeceksem, elimdeki objektifin geniş çekmesi bana harika bir manzara vermesine karşın, sahildeki insanları tekneleri görmeme yetmez. O zaman vapurda sudan uzak sağlam bir yere oturur, objektif değiştiririm.
Sanki bambaşka bir fotoğraf makinesi elime almışım gibi bir anda müthiş uzakları görüp net çekebildiğim bir objektifle çalışmak büyük bir zevktir.
Kompakt dediğimiz amatör ve yarı profesyonel makineler objektif değiştiremediği için bunu taklit ederler. Özellikle “zoom (zuum okunur)” yaparken yani uzaktaki bir nesneyi görmek için yaklaşırken o minik makinenin ölecekmiş gibi çırpındığını, objektifinin sarsılıp uzadığını ve ekranda “sallamayın, sallamayın” anlamına gelen bir el çıktığını görürürüz.
Ne olmaktadır?
Teleskopta olduğu gibi arka arkaya yerleştirilen camlarla odaklanarak uzak netliği sağlanmaya çalışmaktadır. Ancak pratikte bu diyelim fiziksel olarak 3X ise sizin makine bunu 6X yapacağım diye içindeki programla hile yapmaktadır. (Enterpolasyon metotlar deniyor buna da. Geometrik bir yaklaşım ve alan ölçüm sistemidir. Neyse yüksek matematiğe girmeyelim :))
Odağı zaten zor tutturduğu gibi, bir de ışık algılaması zayıfladığından daha süratli çekememekte ve elinizi kıpırdatmadan pozu çekmenizi istemekte. Son zamanlarda titreşim önleyici sistemler hem amatör hem profesyonel makinelere ekleniyor ki çok önemli bir ayrıntı olduğunu söylemeliyim. Evet biraz objektif kavramı canlanmış olmalı.
Bebek Fotoğrafı Çekmek
Yine arkadaşlarımdan örnek vereyim. Bir kız bebeği olan arkadaşım hesaplı bir makine almak istiyordu. Amacı bazen kısa videolar da çekebileceği, çantada taşınabilen, minik güzel ana babayı deli eden o şekeri çekmekti. Ayrıca doktorlar flaşlı çekmenin, bebek gözleri gibi hassas gözler için iyi olmadığını söylemişti. Ne yapacaktı?
“Video çekeceğim” dediği an ve bütçe kısıtlı iken profesyonel makineler listeden çıkmıştı bile. Video çekimi dendiğinde hafıza kartı da işin içine giriyor. En az 2GB lık bir hafıza kartı ve minik bir 3 ayak almak gerekiyor. Böylece çekim sırasında hafıza bitti derdi olmuyor. Ve mini üçayağa bağlayıp otomatik çekimle sizde sahneye dahil olabiliyorsunuz. Elbette bir video kamera ile boy ölçüşecek netlikte çekimler beklemeyin. Ancak özellikle Internetten yollama vb. durumlar için bu seçenek daha iyi.
Bebeğin gözlerini korumak ve flash meselesine gelelim. Flaş amatör makinelerde zaten portre fotoğrafının güzelliğini bitiren bir etkendir. Aşırı ışık kırışıklıkları abartır. Burnu çirkinleştirir. Alnı parlatır. Keskin gölgeler oluşturur.
Flaş Yayıcı | Flash Diffuser
Profesyonel fotoğrafçılar için “Flaş Difüzör” (İngilizcesi : Flash Diffuser) denen “Flaş Yayıcılar” vardır. Bunlar Flaşın önünde yarısaydam malzemelerdir. Işığı dağıtarak daha doğal hale getirir.
SOFTBOX
Ayrıca fotoğrafçılar stüdyo içinde softbox denilen büyük ve çift flaşları kullanırlar.
Dış ortamda ise deneyimli fotoğrafçılar ikinci portatif bir flaş taşır, bunu tavana, bir yüzeye doğrultur ve üstten, yandan aydınlatma yaparlar. Sadece makinenin flaşını kullanmazlar. Kısacası flaş basit bir konu değildir. Profesyonellerin web forumlarını okuduğunuzda çektikleri modeli ve kullandıkları ışık sistemlerini nasıl yerleştirdiklerini o dramatik efekti nasıl oluşturduklarını ballandıra balandıra anlattıklarını görürüz. Bu çeşit ışık efektini Photoshop’la elde etmek itici, yapay ve fotoğrafçılığın doğasına uzaktır. Photoshopla yapılacaklar başka şeyler, biz bebeğe dönelim.
Şimdi madem flaş kullanamayacak, bebeğin bulunduğu yeri çocuğun gözlerini parlatmadan aydınlatmalı. En akıllıcası bir halojen lamba olabilir. Güçlü ışık tavandan yansıtılarak daha aydınlık bir ev elde edilir. Ya da benim kullandığım film çekimlerinde gördüğümüz parlak yansıtıcı alüminyuma benzeyen esnek yansıtıcı ekipman çok iş görür. Işık modele değil bir yana yansıtılır. Karşısına yansıtıcı konulur. Model bu yumuşak ışıkla gözeri kırpılmadan doğal halinde bulunurken çekilir.
“Peki neden ek ışık koyuyoruz? Benim salon parıl parıl” diyenlere bebek çekiminin hız istediğini ve amatör makinelerin çok ışığa ihtiyaç duyduğunu söylemeliyim. Bebekler hep kımıldar. Siz onu çekerken daha hızlı çekim modlarına ayarlarsınız fotoğraf makinanızı ve çekim hızı arttıkça birim zamanda gelen ışık azalır 🙂
Neyse bir başka arkadaşım tamamen stüdyoda çalışıyordu. Bu onu ışık konusunda bağımsız kılarken makine konusunda profesyonel ve pahalı modellere itiyordu. Çünkü profesyonel bir modeldeki objektifin netliği fotoğrafçının sanatının en önemli konusuydu.
Peki fotoğraf makinesinde netlik nasıl oluşur?
CMOS
Öncelikle Megapixel kavramına dönelim. Işık objektiften girip fotoğraf makinesinin içine ulaştığında ışığı algılayan bir yüzeye düşer. Bu eski makinelerde fotoğraf filmiydi. Şimdi ise ışık alıcı hücreler bulunuyor. Teknolojisi sürekli ilerleyen bu ışık algılayıcı tabaka çoğu makinede CMOS. Bu bir ızgara gibi minik minik kutular gibi düşünebilirsiniz. Bu algılayıcıda ne kadar çok hücre varsa ve algılayıcı yüzey ne denli büyük oluyorsa karşıdan gelen ışığın görüntünün büyük bölümü kaybolmadan aktarılabiliyor.
Ancak bu iş kusursuz değil. Hepimiz biliyoruz ki bir fotoğrafa yaklaştıkça yaklaşalım, noktalardan, renklerden kısaca pixellerden oluştuğunu göreceğiz. Demek ki bir fotoğrafı oluşturan bu noktaların sıklığı çokluğu detayın zenginliğini sağlıyor. Ancak 5MP’den sonraki her büyüklük ortalama bir insanın çok zor seçeceği uzmanlarınsa kadın modellerin saç tellerine bakıp detay incelemelerle saptadıkları bir ayrıntı haline geliyor.
Makineniz 10 MP’se ne işinize yarar? Poster şeklinde baskı alabilirsiniz ve görüntü bozulmaz. Uzaklardaki bir tabelayı çekip büyütüp okuyabilirsiniz. Böylece objektifinizin izin verdiğinden daha uzak yerleri çekmiş gibi olursunuz. Bir de şu kullanımı var eğer çok yüksek MP sağlayan bir makine varsa diyelim 30MP çekilen bir şehir manzarasından istediğiniz kesimi çıkarıp ayrı bir fotoğraf olarak büyütseniz de çok net olur.
Son olarak yakın zamanda GP (megapixelin bin katı) makinelerden bahsediliyor. Özellikle uyduların kullandığı aşırı detaylı alıcı hücreler uzaydan insanları bile çekebiliyor. Faydası ortada; tek fotoğraf çekilir, o gün o saatte sokakta hangi arabalar var, kim cama çıkmış vs. görünür. Yüksek kapasite bugünlerde şehirlerin terörle mücadelesinde baş aktörlerden birisi oluyor. Yüzlerce fotoğraf makinesi yerine tek bir fotoğraf çekip, o fotoğraf içinde yüz tanıma programlarıyla aranan kişiyi yakalamak daha kullanışlı bulunuyor.
Demek ki ortalama bir kişi bugün 7 MP lik bir makine alsa işine çok yarayacak. Elinde 5 Mp fotoğraf makinesi olan da mutlu çekim yapacak.
Ama şunu karıştırmayalım. “Benim fotoğraf makinem 10MP seninki de mi 10 MP?” demeyin bir profesyonele 🙂 Çünkü profesyonel fotoğraf makinesi içindeki alıcı hücrenin büyüklüğü amatör makinedekinden hem boyut olarak hem kalite olarak fazladır. Aynı 10MP farklı değerlendirilir.
Netliği sağlayan ikinci şey kaliteli objektif. Objektif temiz olmalı ve çekmek istediğimiz nesneye göre ayarlanmalı. Açıklayalım. Uzağa doğru fotoğraf makinenizi doğrulttunuz. Bir ağacı çekeceksiniz. Aradan bir araba geçti. Makineniz otomatik olarak ona odaklandı ve araba net ağaç bulanık çıktı.
ALAN DERİNLİĞİ
Kaynak: http://www.focusontheclouds.com/home/articles/117/aperture-demystified-if-only-just-slightly
Bu basit konu kalın kalın kitaplara ve bayağı uzun hesaplamalara yol açan Alan Derinliği kavramına giriştir. Kafanızı bulandırmayacağım. Kısaca anlatayım. Ben neden amatör makineyi bıraktım? Bir gün baktım ki, bir kalabalıkta istediğim öndeki kişileri net, arkadakileri bulanık yapamıyorum. Amatör makinede bu ayarı yapmak çok zor. 1 metreye odaklan diyorum ileri geri gidiyorum. Yok olmuyor. Sonunda çekip Photoshopla çevreyi bulanıklaştırıyorum kişiler öne çıkıyor ve güzel oluyor. Ama fotoğrafçılar bunu böyle yapmıyor dedim.
Profesyonel makinenin objektifinde iki ayar bulunur. İlki mesafeyi ayarlar. Bununla çevirerek objektifi istediğiniz metreye odaklarsınız. Otomatik netleştirmeyi seçtiyseniz, ikinci ayarlayıcı halka hemen dönüp netleştirir. Ama isterseniz, arka arkaya duran nesnelerden istediğinizi net, diğerini bulanık yapmak için bu ikinci ince ayarı hemen “manuel” olarak elle yaparsınız.
Fotoğraflara güzelliği katan ilk etmen budur. Ancak bu alan derinliği değildir. Alan derinliğinin bir alt maddesidir.
Daha sonra doğru f açıklığını ayarlamak gerekir. Üstteki fotoğrafta da gördüğünüz gibi f değeri 2.8 ve f değeri 32 farklı iki fotoğrafa yol açıyor.
Bir buğday tarlasının fotoğrafına bakarken öndeki başakların net, arkadakilerin giderek bulanıklaşması bize tarifi zor harika bir duygu verir. Fotoğrafçı bu etki için bu bahsettiğim ayarlarla çok uğraşır.
Ancak bir şehir çekecekseniz bir bina çekecekseniz alan derinliği oluşturmak çoğunlukla hoş kaçmaz. Bunun yerine her yeri net fotoğraf istenir. Bulanıklık istenmez.
Uzun bir yazı oluyor ama dikkat edin neredeyse hiç teknik kelime kullanmadan anlatmayı başarıyorum. Umarım keyifle takip ediyorsunuzdur.
DİYAFRAM – APARTURE | PERDE HIZI – SHUTTER
Evet devam edelim. Bir de fotoğraf makinesinde en önemli konu bence gece çekimi ile az ışıkta çekim yapmak.
Amatör makineler objetiflerinin küçüklüğü nedeniyle ışık alma yetileri kısıtlı olduğundan gündüz harika iş çıkarırken gece tozlu kumlu bir görüntüyle çekim yaparlar. Neden böyle olur?
Geldik fotoğrafçılığın püf noktasına lütfen dikkatinizi toplayın. En önemli konu.
Bir sinemaya girdiniz. Işıklar kapanır. Önce her yer karanlıktır. Sonra aniden görmeye başlarsınız. O sırada ne olur? Gözbebeğiniz büyür ve daha çok ışık alır. Aniden telefonunuz çaldı ve hemen dışarı çıktınız ani ışıkla gözler kamaşır. Göz kendisini korumak için süratle büyümüş olan gözbebeğini küçültür. Daha az ışık alıp, görüntüyü düzeltir.
İşte aynı şekilde f ile gösterilen ayar bir objektifin bizim gözümüz gibi ne kadar açık olduğunu gösterir. Buna diyafram açıklığı ya da Aparture denir. Bir baykuş nasıl gece görebilirse, kaliteli objektifler de aynı baykuş gibi daha büyük gözbebeği açılımı yaparlar ve ışığı daha çok alırlar. Bu nedenle az ışıkta bile flaş patlatmadan toz oluşturmadan net çekim yaparlar.
Bir de bazı hayvanlar öyle hızlı görürler ki şimşek hızında görüntü yakalarlar. Mesela bir kurbağa sineği saniyede görüp diliyle yakalar. Onu bu pozda yakalamak isteyen fotoğrafçının saniyenin çok kısa aralığında çekim yapması gereklidir. Ama hiç bir insan saniyenin 1/250 aralığında çekim yapamaz. Bunun yerine makinenin shutter / perde hızı / açılıp kapanma / göz bebeğinin kırpılma hızını, 1/250 yapar, seri modda çekim yapar.
Atletizm, spor karşılaşmaları çekenler, F1 Ralli otomobillerini net çekmek isteyenler, hızla giden bir trenden manzara çekenler, bu şekilde çekim hızlarını arttırmalıdır.
Ayrıca deneyenler görür ki, bu hızda çekim yaparken dünya bir tuhaf olur. Şaşırtıcı heyecan verici bir deneyime dönüşür. Kuşların kanatlarını hiç görmediğiniz açılarda bükülmüş görürsünüz. Suları akarken donmuş buz gibi görürsünüz. Damlaları havada, televizyon çekerseniz aslında nasıl çalıştığını keşfedersiniz. Yıldırım çektiğinizde bambaşka bir dünya karşınıza çıkar. En ilginci süratle giden bir araçta hiç bakmadan seri çekim yapmaktır. Eve geldiğinizde neleri görmediğinize hayret edersiniz.
Photograph © Andrew Dunn, 23 June 2005.
Website: http://www.andrewdunnphoto.com/
Bir de çekim hızının aşırı yavaşlatıldığı durumlar vardır. Yani gözü kırpmadan sürekli aynı yere bakmak gibi. Özellikle, görmüşsünüzdür şehirde giden otomobillerin arkasından takip eden ışıklar, dönen lunapark atlıkarıncasının silueti, akan suların parıl parıl bir buza dönüşmesi. Dans eden çiftlerin siluet olması gibi.
Ama profesyoneller için uzun süreli pozlama demek, az ışık olduğu için bir üç ayak üzerinde yapılan çekim demektir. Mesela bir müzede flaşlı çekim yapamazsınız. Işık az olduğundan önce göz bebeğini açarsınız 🙂 f değerini diyelim 3,5 , 4 gibi yaparsınız. Ama baktınız halen ortam karanlık, pozlama süresini uzatırsınız. Diyelim 1 saniyeye kadar.
Geceleyin de Boğaz Köprüsü çekerken flaş patlatmazsınız. Köprüyü aydınlatacak flaş sanırım olsa olsa bir tanker büyüklüğünde olur 🙂 Bu nedenle 3 ayak üzerine sabitlenen fotoğraf makinesi ile o az ışıkta uzun süre pozlama yapılınca o minik ışıklar büyür netleşir.
ISO AYARLARI
Kaynak: http://digital-photography-school.com/blog/how-to-choose-the-right-iso-for-your-digital-photography/
Bazen uzun süre pozlamak zordur. Mesela müzeler üç ayak izni vermeyebiliyor. Bir gece kokteylinde hem flaş patlamasın, hem çekim olsun, hem de net olsun dendiğinde makinenizin son ayarları bile yetmeyebilir.
O noktada sihirli bir kurtarıcı beyaz atlı prens.. hayır karıştırdık, Gümüş Süvari gelir. Silver adlı atıyla 🙂
O kahramanın adı ISO’dur. Eskiden karanlık çekimler için ışığa daha duyarlı filmler kullanılırdı. Şimdilerdeyse ISO değerini yükseltmek, normalde elde edemeyeceğiniz aydınlığa ulaşmanızı sağlıyor. İyi bir aydınlatmada 100 ve aşağısı olması istenen ISO, karanlık yerlerde 400, 800 hatta 1600 olarak bile kullanılabilir.
“ISO’nun bu kadar iyiliği var da, neden herkes ışıkla, flaşla uğraşıyor. Yükseltelim ISO’yu her ortamda çekim yapalım” diyenlere cevap verelim. ISO tıpkı daha çok parlasın diye yüksek voltaj verilen ızgaraya benziyor tamam ışık artıyor ama cızırtı da artıyor. Yani fotoğraflarda renkli benekler profesyonellerin grain, noise, gürültü, toz, kum gibi terimlerle anlattığı bozukluk oluşuyor.
FİLTRELER
Son olarak profesyonel fotoğraf makinenizin önüne filtre takabilirsiniz. Taktığınız filtreye göre atmosferin rengini değiştirebilir, karlı havalarda düzgün renk ayarlayabilir, fluoerasanlı odalarda mavileşen renkleri düzeltebilir, infrared fotoğraf çekebilir ya da suyun içindeki balıkları arabaların içindeki insanları yansıma olmadan çekebilirsiniz.
ÖZET ve TAVSİYELER
Evet bu anlattıklarımdan yola çıkarak şu makineyi alın diyemeyeceğimi anlamışsınızdır. (Hangi fotoğraf makinesini alayım hocam siz yine de bana bir marka verin diyenlere 🙂
Ama kısaca toparlayalım. Fotoğrafçılığa amatör bir makine ile başlayın. Eğer 5000 poz çekerseniz ve hala çekme arzusu taşıyorsanız profesyonel makine alın. Bu işe profesyonel makineyle başlamak sizi ayrıntı da boğarken, kadrajı ayarlamak, kompozisyon ve fotoğrafın konusuyla ruhsal bir bağ, gördüğünü anlatabilme yeteneğinizi zedeler.
Çoğu uzman arkadaşım bu duygusal başarıyı elde etmek için çok uğraşıyorlar. Amatör bir makine çantada taşınır. İki yıl çantamda taşıdım ve sayısız fotoğraf çektim. Bunun çok faydasını gördüm.
Eğer zaten fotoğraf çektiyseniz ve profesyonel bir model düşünüyorsanız karşınıza Nikon, Canon, Sony, Olympus, Pentax şeklinde giden bir fotoğraf makinesi skalası çıkar. Son araştırmalara göre pazarda en büyük payı Nikon ve Canon almaktadır ve inanılmaz bir şekilde yıllardır kullanıcıları ötekinden daha iyi olduğuna kesin gözüyle baktıkları makineyle çekim yapmakta ve hatta yeni model çıkınca yine aynı markanın ileri modelini almaktadır. 🙂
Size bir tek şey söyleyeyim mi? Halen Ara Güler’in siyah beyaz makinesiyle başardığı o muhteşem fotoğrafları çekmeyi başaramadık. Çünkü kişinin deneyimi ve sahneyi görme kurgulama gücü tüm teknik detaylardan önemlidir.
Dolayısıyla kime sorsanız kendi kullandığı modeli önerecektir. Ben Nikon D80 kullanıyorum ama Canon da kullanırım ya da o an ne varsa. Buna takıntı yapmam. Önemli olan rahat etmenizdir. Elinizin alışmasıdır.
Özellikle kadınlar için hafif makineler çok önemlidir. Objektiflerin bazıları çok ağırlar. Hele yanınızda bir çanta ile gezmeniz neredeyse mecburi, farklı objektifler, temizleme bezleri, hafıza kartları ve filtreler gibi.
Yarı profesyonel makineler düşünülebilir mi? Eğer ucuzsa evet. Yarı profesyonel makineler genelde objektifi değişmemesine rağmen, neredeyse profesyonel gibi ince ayarları olan ve objektifleri büyük güzel makinelerdir. Başlangıç için tercih edilebilirler.
Amatör makinelerde Slim (süper ince) modelleri kadınlar çok seviyor. Bu incecik ve megapixeli yüksek makineler gece çantalarına bile sığıyor. (Dikkat bu firmaların düşüncesi pembe üretmişler makineleri benim önerim değil 🙂 Demek istediğim kadınlar da erkekler de SLR denilen profesyonel makineleri kullanabilir ve kullanıyor da. Ancak kadınların hafif SLR modelleri almaları boyun ve bel ağrıları oluşmadan baştan planlanmaları için çok önemli)
Bu yazı olaya giriş niteliğinde, devamında anlatılması gereken Beyaz Dengesi (White Balance) farklı ortamlarda kullanılması önerilen f değerleri, ters ışık, siyah beyaz çekim, ekipman, bir kaç Photoshop numarası, fotoğrafçılık siteleri, ürün fotoğrafçılığı vs. var.
Kimse benden önce yazmasın 🙂 Yani binlerce fotoğraf makalesinden bahsediyorum. 🙂
SONRADAN EK: Yazının 2. Bölümünü yazdım. Okumaya devam etmek isteyenler tıklayarak fotoğrafçılıkta en çok merak edilen panoramik fotoğraf çekmeyi ve birleştirmeyi anlattığım yazıya geçebilirler.
BÖLÜM2:
Panoramik ve Dev Fotoğraf Çekimi http://www.gunesintamicinde.com/panoramik-ve-dev-fotograf-cekimi-fotografciligin-sirlari-2/
Yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar.
Kaynakça:
Wikipedia
EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN
Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.
Yine çok güzel bir yazı olmuş, teşekkürler..
Hüseyin ben teşekkür ederim gelip okuduğunuz için.
Bundan önceki fotoğrafçılık konusuyla ilintili yazılarınızı, “makine” edindikten sonra tekrarlamak üzere, çok da dikkatimi vermeyerek okumuştum. Ancak böyle bir diziye başlamanız beni çok çok sevindirdi. Bir kaç nedeni var bunun:
1. Fotoğraf çekmeyi denemek istiyorum.
2. Burasını hangi konuda olursa olsun benim kaynak sitem olarak saptamış bulunuyordum. Tescil edilmiş oldu.
3. Konuları, sadece aşina olanlara yönelik değil, hiç ilgisi olmayanları da çekecek hatta tutacak biçimde ele alıyorsunuz.
4. Anlatımınız tek kelime ile harika. (Sakın öğretmenlikti falan demeyin. Yeteneğiniz her öğretmende olsa keşke.)
Teşekkür ederim, bu kadar emek verdiğiniz, vereceğiniz için.
Çok güzel bir yazı olmuş. Benim gibi amatör fotoğrafçılığa başlayacak arkadaşlar için yararlı olacaktır. Teşekkür ederim.
ışıl ışıl, beni mahcup ediyorsunuz. Övgülerinizi haketmeye çalışıyorum, sağ olun.
FACTOR2, yapılan işin bir başka insanın işini kolaylaştırması fikri güç veren emeği mutluluğa çeviren bir şey. Teşekkür ederim
Abi seni seviyorum biliyorsun değil mi? 🙂
Ömer sevgimiz karşılıklı da, iyi ki 1,5 saat önce yorum yazmadın 🙂 Tarih açısından tuhaf karşılanabilirdi 🙂 🙂
Arkadaşlara da izah edeyim. Ömer’le yıllardır fotoğraf üzerine konuşuruz, yazışırız. Toplantılarda bir bahsi mutlaka geçer. Ona da sözüm vardı bir yazı dizisi hazırlayacağıma dair.
Bundan sonraki yazılarda pratik öneriler ve ayarlar vermeyi hedefliyorum. Böylece deneyebileceğiniz, pek çok deneysel çalışma olacak.
Hocam yorum yazmıştım öğlen vakitlerinde ama sorun oluşmuş galiba.
Tekrar yazayım ellerinize sağlık. Çok güzel bir yazı dizisinin başlangıcı oldu bu yazı.
Hocam siz makine tavsiye etmiyorsunuz ama şöyle sorayım ben 🙂 En fazla 1000 Ytl paranız olsaydı hangi makineyi alırdınız? Verdiğiniz cevapta yazan makineyi gidip alabilirim. Ona göre söylerseniz sevinirim. 18-55 mm lens ile birlikte Nikon D40’ı tercih eder miydiniz?
D40x ile arasında hatırı sayılır derecede fiyat farkı var. Aralarındaki en önemli fark 6Mp yerine 10Mp olması ise sorun değil gibi. Yazınızda belirtmişsiniz zaten. Poster bastırmak ya da sergi açmak için çekmeyeceğim fotoğrafları (en azından şimdilik 🙂 ).
Hocam bir soru daha soracağım.
Makinelerin spotu oluyormuş. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Nasıl oluyor bu ürünler?
Uğur, sabahtan beri stres içinde bekliyorum. Son yedeği bir hafta önce almıştım. Site sunucusunda meydana gelen arızada birşeyler gitti mi diye kaygılandım.
Ancak sevenlerimizin duası sanırım geri geldik.
Sorularına şöyle cevap vereyim. Piyasadaki makinelerin sürekli yeni modeli çıkıyor. Ben önermek sorumluluğuna girmeyi bu nedenle istemiyorum.
Peki ben nasıl satın alıyorum? Mutlaka o makineyle fotoğraf çekip farklı şartlarda gece gündüz ve insan nesne çekerek belli kriterleri arıyorum.
Sonra Internette inceleme sitelerine giriyorum. Sonra forumlara girip o modelle ilgili şikayetleri arıyorum.
Bundan sonra fiyat arıyorum. Yurtdışından alınan makinelerin %40 daha ucuz alınması mümkün, özellikle işin içine aksesuarlar ve objektifler de girince. Elbette sipariş edip Amerika’dan getirilen ürünler çok ucuz oluyor. Ancak işin gümrük meselesi var. Bir arkadaşınızın alıp getirmesi de bir seçenek. Ancak kendisi fotoğrafçı olmalı. Makinede CMOS arızası olmadığını, üretim hatası olmadığını tüm parçaların siparişle aynı olduğunu tespit edebilmeli. Hata varsa orada halletmeli. Bu ayrıca ülkemize bu şekilde girip satılan veya mağaza sahibinin nakit sıkıntısı ile çektiği spot makineler için de geçerli.
Ben şimdiye kadar yurtdışından getirdim. Çoğunlukla ben aldığımda ya o ürün Türkiye’de yoktu ya da iki katı paraya satılıyordu. Bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Tüm dünyada gümrük vergisi var, tüm dünyada mağazalar var. Neden benim ülkemde araba olsun, bir elektronik eşya olsun neredeyse iki katına satılıyor?
Neyse dediğim gibi bu şekilde Amerika garantili ürünlerde arıza çıksa ve geri gönderip servise yollasanız bile daha ucuza geliyor.
Ama bunlarla uğraşmak çok zor. Türkiye’de bir diğer gariplik tüm dünyada geçerli olan uluslararası garantilerin ne işse, Türkiye teknik servislerinde geçmemesi. Defalarca bu uyarıyı yaptılar. Bizim sattığımızı almazsanız garanti vermeyiz 🙂
“İyi, vermeyin” dedim. “Bozulursa yenisini alırım sizin satış fiyatınıza gelir” :)))
Ama açıkçası bu işe yeni başlayan biri olsam buna cesaret edemezdim. Akıllıca olmazdı. Türlü sorunla başa çıkmak için teknik destek şart.
Gelelim Nikon D40X’a ben elimde 1000 YTL varsa ve bu işe ilk kez başlıyorsam ve hevesliysem paramın yettiği en yüksek DSLR makineyi alırdım. DSLR olması önemli olurdu. Niyet ciddiyse sizi uzun süre götürür. Objektifleri değişir. Ayrıca öğrendiğiniz fotoğrafçılık tekniklerini aynen deneyebilirsiniz.
Ancak hangi modeli kullanırsanız kullanın 4-5 sene sonra bazı açılardan eski kalmaya başlar. Dolayısıyla gidip en yeni modeli almaya, katlarca yüksek para vermeye gerek yok. O makineyi nasıl kullanacağınızı anlayacağınız süre minimum bir kaç ay. O birkaç ay içinde makine fiyatı ciddi anlamda düşebilr.
18-55 mm herkese lazım bir lens ama tek başına işe yaramaz. Neden mi 50mm insan gözünün dünyayı gördüğü açı ve derinlik duygusunu mesafeyi verir. Aşağı doğru indikçe geniş açı objektife yaklaşırsınız.
Bütçesi az olan DSLR kullanıcılar tek lens alacak paraları varsa 18 – 70 mm alırlarsa daha rahat ederler. Böylece daha uzağa zoom yapabilirsiniz. En önemlisi portre çalışırken 50mm ile aldığınız etkiden çok daha iyisini 70 mm de alırsınız.
Amerika’da satılan paketlerde çoğunlukla iki objektif birlikte satılır. 18-70mm ve 70-200 veya 70-300 mm.
Ya da 18-55mm ve 55-200 mm gibi
Böylece iki objektif birbirini tamamlar. Kişi 70-300 ile uzağı çekerken 18-70 ile daha yakını ve geniş alanları, toplulukları çeker.
Eğer minik nesneleri çekecekseniz de makro objektif alırsınız.
Objektiflerde bu 18-70 mm gibi değişken mm yerine sadece 55mm lens taşıyanlar da vardır. Amaç nedir? Netlik. Tek bir odağı olan objektif daha az hareketli parça ve daha az cam katmanına sahip olduğundan çekilen fotoğraf daha net olur. Bu nedenle büyük işlerle uğraşan fotoğrafçılar lensle oynamaz, boyunlarına iki makine takar birine bir objektif diğerine ötekini ve mesafe ayarlamak için kendileri ileri geri giderler.
Bu yorum konu kadar uzadı. Sonraki makalede anlatacaklarıma giriyor.
En son olarak eğer maddi durumun yeterse D40 yerine D40X almalı mısın? Belki de D40 serisini almamalısınız 🙂
Uzmanların görüşlerini ben linkler halinde vereyim. Yine siz karar verin olur mu 🙂
http://www.fotokritik.com/forum/55642
http://www.fotograf.net/fnForum/viewtopic.php?t=1363
2 ürünün teknik karşılaştırması:http://www.nikon.com.tr/compareproductitems.php?c%5B%5D=1003-c4b54c7933&c%5B%5D=976-3f08245016
Teknik inceleme
http://www.uruninceleme.com/incelemedetay.aspx?Id=108
http://www.letsgodigital.org/tr/camera/review/137/page_3.html
Son not:
Ürün inceleme sitesinden den D40 serisinin negatif tarafını alıntı yapıyorum:
D40X’in ‘olumsuz özelliği’ olarak nitelendirilebilecek fonksiyonu (D40 için de aynı şey geçerliydi) objektifi. Ürünün hafif ve uygun fiyata sahip olması için belli özelliklerden vazgeçilmiş. Bunlardan biri de normalde gövde üzerinde bulunan netlik motoru. Dijital SLR fotoğraf makinelerinde mikro ölçülerde netlik motoru bulunuyor. Gövdeye bağlanan objektifle bağlantı kuran bu motor netliği yapmaya yardımcı oluyor. D40X’te ise bu motor bulunmuyor. Bu da üzerinde motor olan objektiflerle kullanmanız gerekeceği anlamına geliyor. Yakın zamanda üretilen AF-S ve AF-I serisi objektiflerin bu özelliği var. Ancak daha eski model ve serilerde bu motor bulunmadığından bazı fonksiyonları elle kumanda etmek zorunda kalıyorsunuz. İşin gerçeği amatör kullanıcı için bu çok da sorun değil. Her ne kadar bu eksiklik seçenek sayısını azaltıyor olsa da giriş/orta seviye kullanıcısının ihtiyaç duyabileceği objektiflerin birçoğunu AF-S ve AF-I serisinde bulması mümkün.
Derli toplu, sıkmayan, akıcı ve ders niteliğinde bir yazı olmuş. Dizinin devamında ünlü fotoğrafçıların kullandıkları makinalar ve tarzları hakkında da bilgiler verebilirsiniz.. Örnek olarak ben Nuri Bilge Ceylan’ın hangi makineyi kullandığını neyi nasıl yapıp böyle mükemmel neticeler elde ettiğini öğrenmek isterim. Bu hem diğer fotoğrafçıları yakından tanımamıza hemde fotoğraf ile ilgili genel kültürümüzün artmasına vesile olacaktır. Ayrıca yazıyı öyle beğendim ki birkaç google reklamı tıklamadan geçmeyeceğim 🙂
Süleyman hocam ben de Fotoğrafçılığın Sırları 1 sayfasını açmaya çalışıp durdum 🙂 Baktım zoque.com da açılmıyor yenilemeyi bıraktım 🙂
Yurt dışından makine getirmem imkansız diyerek makineyi yurt dışından getirme olayını kendi açımdan kapatıyorum.
Benim cebimde şu an 5 kuruş yok ama fotoğrafçılığa adım atmak istiyorum. Ve inanıyorumki bu bir geçici heves değil. O yüzden hazır 1000 YTL vermişken 300 YTL daha ekler daha iyisini alırım gibi bir durumum yok. Ayrıca başka teknolojik aletler üzerindeki deneyimlerimden biliyorumki 100 YTL daha vereyim bir üst modeli olsunun sonu yok. D40x alayım desem bu sefer sizin de elinizde bulunan D80 modeli göz kırpacak biliyorum 😀 Takiste bölerek ve iflas etmeden alacağım bir makine olarak D40’ı görüyorum ya da o fiyattaki herhangi bir makineyi. İlerleyen zamanlarda makineyi zaten değiştirim. Şu an öğrenci olduğum için ancak bu kadarına yetişebiliyorum.
Aslında son yorumunuzu Fotoğrafçılığın Sırları 2 şeklinde yazı olarak da yayımlayabilirdiniz 🙂 Yorumun sonlarına doğru her şey iyi gidiyordu. Ta ki şu cümleye kadar: “En son olarak eğer maddi durumun yeterse D40 yerine D40X almalı mısın? Belki de D40 serisini almamalısınız”. Hocam kafamı karıştırdınız 🙂
Verdiğiniz linklere henüz bakmadım ama bu yorumu sonlandırmak istiyorum 🙂 Son notunuzdaki negatif özellik ise her iki modelde de olduğu için kafamı karıştırmıyor 🙂 Ama bu ayarın elle yapılması durumunda fotoğrafçı çektiği fotoğraftan daha çok haz almaz mı?
Barış Çiçek,
Nuri Bilge Ceylan’da umarım okuyordur bu yazıyı ve benimle bir röportajı kabul eder! Harika olurdu 🙂 Ama ünlü fotoğrafçıları şahsen tanımıyorum. İşleriyle tanıyorum. Uzak filminden beri sanatsal tarzı, panoramik çekimleri ve Anadolu insanını bir tuhaf çekişiyle 🙂 ilginç buluyorum.
Ancak emin olun o fotoğraflarda güçlü bir bilgisayar düzeltmesi var. Bunu kesin olarak söyleyebilirim. Özellikle portre çalışmalarını bir dönem saatlerce inceledim. Yani işin sırrı fotoğraf makinesi değil. Fotoğrafın pozlanmasından tutun çekim sonrası işlemlere ve verilmek istenen duyguya gidiyor.
Uğur yine mi sen 🙂 Hehe yorum yazmana bağımlı olmak üzereyim. Bak sonra vazgeçersen yorum yazmaktan, ciddi bir boşluk hissedebilirim 🙂
D40 serisindeki otomatik odaklama motor eksikliği bence ölümcül bir eksiklik. Tamam objektiflerle sorun bir şekilde çözülüyor ama bu hoş değil. Neden mi? Ben aldığım objetifleri yeni çıkan bir Nikon alsam büyük ihtimalle kullanabilirim. Sattığımda da bir çok alıcı çıkar. Ama özelleşmiş bir lens başa beladır.
Özet olarak DSLR denen profesyonel makinelerde objektifle makinenin bağımsız değişebilmesi zaten işin en önemli kısmıdır. Bir objektifiniz bozulsa yenisini alsanız bundan makineniz hiç etkilenmez. Tersi olarak makineniz değişirse objektif etkilenmez.
Ama D40 serisi bu kuralı bozuyor. Genel seri ile uyumsuz bir body (gövde) otomatik netleme motoru eksikliği önemli bir konu.
Otomatik netleme önemli mi?
Kesinlikle! Başka türlü ben ne uçan martıları, ne de hızlı nesneleri bu kadar iyi yakalayamazdım. (Not: Yanlış anlaşılmasın D40 makinede değil ama kendine ait objektiflerde bu özellik var. )
Barış Çiçek, yukarıdaki satırları da yazan ünlü bir fotoğrafçı zaten 🙂 En azından benim gözümde öyle.
Süleyman Sönmez, yorum yazmaktan vazgeçmem merak etmeyin. İdolümsünüz 🙂 Hem daha makine alacağım. Siz beni o zaman görün 😀
Hocam bu durumda ben ne yapayım siz söyleyin. Aslında D40 alabilirim ve daha sonrasında lense yatırım yapmam. Param olduğunda da daha iyi bir makine alırım. D40 görünüş olarak çok hoşuma gitti. Vazgeçmek istemiyorum sanırım. Ama çok mantıklı olmadığından siz de bahsetmişsiniz. D80 çok güzel, güzel olduğu kadar da pahalı 🙂 Bu yıl Böte 4. sınıftayım. Ancak seneye alabilirim o makineyi. O kadar bekleyebilir miyim? – Bekleyemem 😀
Güzel bir yazı olmus. Siz bu gidişte “Fotoğraf makinesi nasıl alınır” adlı bir yazı yayınlarsanız güzel olur .
Hocam nerelerdesiniz, merak etmeye başladım 🙂
Mehmet Akif, teşekkür ederim. Çok naziksiniz. Evet devamında daha bir çok öneri bulacaksınız.
Uğur, siteyi okuyanlar sadece fotoğraftan hoşlananlar değil. 25 kategoride yazı yazıyorum. Herbirinden sırasıyla birer tane yazarak dengelemeye çalışıyorum.
Ayrıca fotoğraf konusunda iyice hazırlanmadan yazının devamını eklemeyeceğim. Kişiler çok ciddi paralar vererek makine ve ekipman alıyorlar. Fotoğrafçılıkta kimse herşeyi biliyorum diyemiyor. Seçilen fotoğraf objesine göre çok farklı teknik ve uygulamalar var.
Yani çalışıyorum 🙂
Yerden göğe kadar haklısınız Süleyman hocam. Özellikler ödenecek çok ciddi paralar konusunda. Umarım diğer yazınızdan sonra kendi bütçeme göre alacak bir makine bulabilirim. Kolay gelsin.
Süleyman hocam Canon Eos 350D aldım. Daha önceden teknosa’ya sormuştum. 900 Ytl idi. Dün gidip aldım. 1 Gb CF (Compact Flash) aldım. Henüz çanta alamadım :S Artık onu da ilerleyen günlerde araştırıp almayı düşünüyorum. Case Logic’in uyumlu çantaları vardı. Bir de Canon’un orijinal çantalarına bakayım dedim.
Dün gece çektiğim fotoğraflarda gerçek fotoğraf çekmenin hazzına ulaştım. Umarım bu heyecanı hiç kaybetmem.
Oh be 🙂 Sonunda muradına erdiğini görmek ne güzel 🙂
Hayırlı uğurlu olsun.
Lenslerin nasıl?
Merak eden arkadaşlar Canon Eos 350D incelemesi için bu sayfalara bakabilirler.
Türkçe:
http://www.letsgodigital.org/tr/camera/review/35/page_3.html
İngilizce:
http://www.dpreview.com/reviews/canoneos350d/
Kit olarak aldım şimdilik. 18-55mm yani. Gerçekten çok mutluyum. Daha önce fotoğraf çekmemiş gibi hissediyorum kendimi 🙂
Sadece vizörden bakarak fotoğraf çekebiliyormuşum. Bir gün boyunca aralıklarla resim çekerken ekrandan görüntü almaya çalıştım. Sonunda kitapçıktan okudum öyle bir şey olmadığını. İyi oldu bu aslında. Ekrandan bakarak fotoğraf çekince zevki çıkmıyor.
Üstadım saygılar…
Bir doğa fotoğrafçısı olarak ben gayet hoşnut kaldım.
Ancak en yukardaki fotoğraf (çekilmiş ilk fotoğraf) yanlıştır.
ilk fotoğraf değildir..
Ayrıca bu fotoğraf 10 dakika pozlanmamış. Hatta 3-4 sn. pozlanmış diycem ama yanılma payımla birlikte en fazla 1 dk. pozlanmış olduğunu söyleyebilirim…
Saygılar sevgiler…
insanatomystic, birisi sorsa da açıklasam diyordum sormanız iyi oldu. 🙂
Cümleye dikkat “Bu, bir insan tarafından çekilmiş ilk fotoğraftır. ”
Kimse “Ne demek insan tarafından?” demedi. Anlamı şu; bu ilk çekilen fotoğraf değildir. İlk çekilen fotoğraf kendi halinde pozlamaya bırakılan bir camera obscuradır. Bu fotoğraf ise bildiğimiz anlamda fotoğrafçı tarafından çekilmiş bir fotoğraftır. Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Image:Boulevard_du_Temple.jpg
Bakın İngilizce açıklama ne diyor?
Gördüğünüz gibi Türkçe çevirim doğrudur.
İlk çekilen fotoğraflar şu adrestedir.
http://en.wikipedia.org/wiki/History_of_photography
O zamanki makinelerle şimdikileri kıyaslamak hatalı bir yoruma sürükler bizi. Bana da sorsanız 2-3 sn pozlanmış derdim.
Ama o zamanlar film yoktu. Işığa duyarlı kimyasallarda görüntü oluşması için çok daha fazla süre pozlama yapmak gerekiyordu. Dikkat edin eski portre fotoğraflarında uzun süre kıpırdamadan duran insanlar görürsünüz.
Bakın ilk kez çekilen fotoğraflardan birisi
http://en.wikipedia.org/wiki/Image:View_from_the_Window_at_Le_Gras%2C_Joseph_Nic%C3%A9phore_Ni%C3%A9pce.jpg
İngilizce açıklamaya göre tam 8 saat evet 8 saat pozlanmış 🙂
Altta orijinal açıklama :
Soruları sorduğunuz ve bir konuyu daha açıklamama yardım ettiğiniz için teşekkür ederim. 🙂
Merhaba, ben yeni yeni fotoğrafçılığa merak salmaya başladım. Fakat bütçem SLR makina almak için yeterli değil. Acaba Canon A570 IS şuan benim için yeterli olur mu ?
Merhaba. Sitenizin, özellikle fotoğrafçılıkla ilgili kısımlarına bayıldım diyebilirim. Sizi ilk defa bugün HDR ile ilgili araştırma yaparken keşfettim ve bundan sonra da bırakmaya niyetim yok diyebilirim. Ben de fotoğraf çekme işinde çok yeniyim ve böyle sıkılmadan, eğlenerek okuyabileceğim bir yazıyla ilk defa karşılaşıyorum. Gerçekten tebrik ve teşekkür ediyorum. Bir hayran daha kazandınız. 🙂
Mesut Bey ben senelerce Sony’nin cepte taşınan modeliyle çalıştım. Halen bazı yerlerde onu kullanıyorum. Yani önemli olan sizsiniz ve fikirleriniz.
Elifcan Hanım hoşgeldiniz. Yazıları beğenmenize çok sevindim. Son zamanlarda Bülent İnce ile de bir röportaj yaptım. O konu da işinize yarayabilir.
http://www.gunesintamicinde.com/bulent-ince-stok-fotografciligi-uzerine/
Her zaman beklerim 🙂 Çaylar kahveler şirkettendir 😀
Sonradan eklenen Not: Yalnız sitenize baktım HDR makalemden bir kısmı alıntı yapmış ancak hiç kaynak belirtmemişsiniz. Bu kullanım sözleşmeme ve alıntı yasasına aykırı. Bilginiz olsun diye söylüyorum yanlış anlamayın 6 ay ile 2 yıl arası hapis cezası ve makale bedelinin 3 katına kadar para cezası var.
Lütfen yazılı izin almadan kaynak belirtmeden başka sitelerden içerik almayın. Bu ciddi sıkıntılar doğurabilir.
Evet, haklısınız, dalgınlığıma denk gelmiş, aslında diğer yazılara göz attıysanız farketmişsinizdir, kaynak belirtirim. Tekrar özür dileyerek, düzenlediğimi belirtmek isterim. Kolay gelsin..
Süleyman Bey,
Haddimi belki aşarak söylemek isterim ki;
Ne resimlerinizi gördüm, ne ekipmanlarınızı biliyorum. ancak bi gerçek var ki, o kadar derinken bile burada yüzülür burası sığ diye gösterebilecek bir kabiliyete ve sanırım sonsuz bi anlayış, sabır ve özene sahipsiniz. Sadece kadrajınızda değil, hayatınızda başarılar. Tüm yazılarınız için teşekkürler.
Teşekkürler hocam, bana ne kadar büyük yardım ettiğinizi umarım biliyorsunuzdur =) sağolun..
Ben yazınızı ilk defa okudum. Etkilenmedim desem yalan olur. Ben de fotoğrafa meraklıyım ama şu an kendime ait “makinam” bile yok almakta istiyorum. Hocam sizce nasıl birşey almalıyım?
(Not=sadece manzara çekmeyi değil insanları çekmeyi de çok seviyorum ona göre birşey söylerseniz)
Hocam madem editör de sizsiniz birşey soracağım. Neden kutu içine bazı işlemler yazdırılıyor? Açıklarsanız sevineceğim.
Ali DİNÇERGÖK, teşekkür ederim.
ruveyda, rica ederim,
~~kApTaN~~, paranızın yettiği en iyi makineyi alın 🙂
Hangi makineyi alacağınıza binlerce deneme fotoğrafı çekmeden karar vermeyin. İster cep telefonu olsun, ister cebe sığan basit bir makine olsun, bir fotoğraf makinesi ile sürekli çekin. Bu arada nelerin eksikliğini çektiğinizi anlayacaksanız. Ondan sonra bu yazıyı tekrar okuyun. Yoksa bu kadar uzun bir yazı bile size birşey ifade etmeyebilir 🙂
Son olarak yorum yazarken çıkan işlem sorusu SPAM dediğimiz saldırgan sitelerden ve otomatik yorum yazan kötü amaçlı sistemlerden korunmak için sadece insanların yorum yapabilmesi amacıyla kurulmuş bir yapıdır. Hemen hemen tüm web siteleri böyle bir korunma almak zorundadır. Bize özgü değil.
Hımm. Anladım çok teşekkür ederim. Aslında ben sadece karar veremiyorum. Teyzem fotoğrafçı ondan yardım alayım dedim o da beni etkilemek istemedi. Her geçen gün yeni makinalar çıkıyor, sonra pişman olacağın birşey yapma diyor. Nikon yada Canon hangisini alacağıma karar veremedim.
Süleyman Bey aslında burası yeri değil ama yukarıda fotokritik den linkler verince uzun zamandır uğraştığım ama bi türlü üye olamadığım fotokritikden bahsetmek istedim. Konu şu: Ben üye olmak istiyorum ve oldumda. ancak kabul edilmesi için 10 puan gibi bi uygulama var. bu da güzel sözüm yok. yine ancak diyeceğim 2 ay boyunca onlarca fotoğraf gönderdim ve sürekli negatif gidiyor. siliyor yeniliyorum ama yine negatif alıyor. kimi fotolar 3-4 puana çıktı ancak sonradan tekrar negatife iniyor. Bunu fotokritik forum sayfasında dile getirmek istedim. zira amacım fotoğraflarıma iyi veya kötü eleştiri almaktı. ama ne foruma yazabiliyorum ve fotolarımın neden begenilmediğini bilebiliyorum. yani bi türlü çıkamadım. eğer fotokritik profesyonel fotoğrafçılara ait bi yer ise vizyon olarak bunu benimseyebilirler. ama bunu da deklere etmeliler. ben kötü çekiyorum ve fotolarımın neden kötü olduğunu bilemiyorum. bu sebeple de geçen ay fotoğraflarımı sistemden sildim. kimsenin umurunda değil. 1 aydır, 1 haftadır sisteme girmediniz veya fotoğraf yüklemediniz vs diyen olmuyor.
sizden konu hakkında bir ricam olacak. bu konuyu site yöneticilerine duyurmanızı isterim. yani evet düğün davetiyesi benzeri veya karikatür türünde fotolar için demiyorum ama ben foto gönderiyorum. her gün (hatta günde defalarca) sistemi kontrol ediyorum. bu insanı soğutuyor bence.
teşekkürler.
Ali DİNÇERGÖK / DENİZLİ
Çok güzel bir yazı olmuş. Uğur un tavisyesi ile okudum yazıyı ve son zamanlarda kafamda belirginleşen makina fikri çok daha iyi oldu.
Gerçekten çok teşekkür ediyorum. Bazen uzun yazılar yazdığım için biliyorum ÇOK AMA ÇOK EMEK HARCAMIŞSINIZ.
Ellerinize sağlık …
Daha çok amatörler için yazılar bekliyorum hocam saygılar….
Yazı için size teşekkür ederim. Gerçekten okurken müthiş bir keyif aldım .Bu yazıyı okuduktan sonra kafamda bir şeyler oluştu. Önemli olan da bu değil mi zaten !:) Bu yazıya mim koydum. Eve gidince yazıcıdan bir çıktı alıp okulda yeniden okumayı düşünmekteyim. Çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Saygılarımla.
Yazı gerçekten açıklayıcı olmuş. Pro bir makine almayı ve güzel fotoğrafların sırrını çözmeye çalışıyorum 🙂 Elinize sağlık, teşekkürler..
Emeği geçen herkese çok teşekkür .
tebrikler ve teşekkürler güzel yazınız için…
Hocam çok güzel bir yazı olmuş ellerine ve bilgine sağlık yalnız ben birşey öğrenmek istiyorum Nikon un yeni serilerinde Flaş sekronizasyonu (500 gibi) yüksek bir makina önerirseniz sevinirim Saygılar. melihmermer (at) mynet.com
Gerçekten çok açıklayıcı bir yazı… Okumaktan zevk ve bilgi aldım. Saygılar.
Mehmet Akif varsa Ömer Seyfettin eksik kalırmı ?
Yazılarınızı keyifle okudum. Yorumum yalnız yazılarınıza değilde, ondokuzuncu yy. çekilen ilk fotoğrafta olcak. On dakikalık pozlama denilmiş. Yani, on dakika boyunca kapak açık kalmış. Fotoğraftaki insanlar on dakika boyunca durmuşlarmı orada ? Onu merak ediyorum.
Saygılarımla
Ömer Seyfettin
Çok güzel bir yazı olmuş.Ellerine sağlık.Devamını bekliyoruz.
Süleyman öğretmenim,
Muhteşem bir site yapmışsınız. Nasıl yapıldığını biliyorum ama web site adresi almak biraz aklımı karıştırdı. Benim yorumumu okuduktan sonra, herhangi bir derste bana anlatırsanız sevinirim.
Öğrenciniz,
Pelin KURNAZ (5-C ve seçmeli kulüp)
Yazınızı okudum çok güzel ve aydınlatıcı.. Ben de Sony d100’lere taktım.. Gerek maddi yönden gerekse çekilen fotoğrafları incelemem yönünden bana cazip geldi.. Siz yazmışsınız ama yine de sormak isterim bahsi geçen modeli..
Kolaylıklar dilerim…..
Merhaba cok güzel bir yazı olmuş, inanilmaz bir emek ile hazirlandığı kesin… Ellerinize sağlık. Ben de yeni başladım Nikon D60 aldım. Hala karışık geliyor. İnşallah yakında aranıza ben de katılacağım. D60 hakkında çok bilgisi olan arkadaşlar lütfen bana mail atsınlar. Soracağım çok şey var. 🙂
e-mailim: kuaza.ca@gmail.com
Dün yeni bir Nikon D60 aldim.. Onunla ilgili Internetten ögretici bilgi ararken ve o bilgisayar Türkçesi denilen ve Türkçenin sabrını zorlayan incelemelerden beynim sulanmışken sizin yazınızla karşılaştım. Çölde susuz kalmış ve vaha görmüş gibi..
Fotoğrafçılık konusunda sır gibi saklanan ya da anlatılma zorluğu yaşanılan konular sizin anlatımınızda bir derse dönüşmüş..
Emeğinize sağlık ve devamını bekliyoruz.. Sevgili Süleyman Sönmez…
Yakında ben de bir fotoğraf makinası alıp bu işe başlamak istiyorum. Uzun zamandan beri gönlümde var olan bir şey ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Teşekkürler. Emeğinize sağlık.
Fotoğrafçılığa çok meraklıyım özellikle model çekmeye ileride bu tür meslek düşünüyorum ayrıca zevkli ve fotoğraf çekmeyi seviyorum hayellerime bigün gerçekleştiriceme eminim yaşım daha 13 ama çok güzel fotolarım var eminim başarabilirim YAZILARINIZ GÜZEL!
Ayrıca yazılarınız güzel başarılarınızın devamını dilerim bigün resimlerinizede bakmak isterim mutlakada bakıcam teşekkürler
Valla şöyle profesyonel bir fotoğrafçı olabilmek için epey çalışmalıyız. Bunu anlıyorum. Yazı için teşekkürler…
yalın ve sade dili ile “sıkıysa şimdi de öğrenme” diyen bir yazıydı. bir kaç konuyu zihnimde aydınlattı. teşekkür ederim.
Yazınızın girişinde kullandığınız fotoğrafı yıllar önce bir TV belgeselinde görmüştüm. Hani vardır ya; Bilimin cevaplayamadığı sorular vs. Çekilmiş İlk fotoğraf dediler ve caddede günün en kalabalık saati imiş. Oysa yalnızca ayakkabı boyacısı ve müşterisi çıkmış. Sanırım o kadar çekim süresi boyunca
(1- 10 dakika) sabit duran tek imge yani ayakkabı boyacısı çıkmış resimde.
Teşekkür ederim.
Emeğiniz için çok teşekkür ederim. Benim gibi bu işe yeni girişen ve günlerdir o korkunç (!) teknik terimlerin içinden çıkamayıp bağırmak isteyen birinin daha imdadına yetiştiniz! DSLR’ye girişle ilgili birçok yazı okudum ancak hiçbiri benim seviyeme inememişti. 🙂 Başarılarınızın devamını dilerim.
Hocam bu bilgileri az çok bilmeme ramen tekrar etmiş oldum. 😛
Gerçekten akıcı, çok güzel bir üslubunuz var. Yazılarınızın devamını takip edeceğim. Kolay gelsin.
Çok faydalı bir bilgilendirme çalışması olmuş,çok teşekkür ederim.
selam hocam.. bende de canon sx100 var.. sizce bu işimi görür mü? ben önce yarı profesyonel olarak bunu aldım. sonra ilerletebilirsem iyi bi makine alıcam..
yazınız için de ayrıca tşkler..
sitenizi tesadüf gördüm. fotograçılığın sırları 1 yazınızı çok beğendim.ben gibi yeni yeni ögrenme çabası olanların ufkunu genişletecek bir yazı.emeginize sağlık
Bi işi ne kadar istersen o kadar karşınıza doğru bilgiler çıkıyo.
Bnm canon s5 im var ama ne yazık ki dün’e kadar sadece p ye getirip fotoğraf çekiyordum.
Bugün bana o kadar çok şey kattınız ki anlatamam.
Yazdıklarnız ,varlığınız ve öğretme iştahınızdan dolayı sizi tebrik ediyorum.
Herşey için;Teşekkür ederim
SİNEM ÇALI
cok cok tesekkur ederim. madem fotograf cekiyorum daha sonralari keske soyle cekseydim hayiflanmalarini mumkun oldugunca en asgariye indirmek istiyorum. cok faydali yaziniz icin cok tesekkur ederim.
ben de yeni bir slr-like aldım, kompozisyon ve ışıkla ilgili az çok bilgim var ama teknik konular açısından iyi bir giriş oldu benim için. çok sade bir dille anlatmışsınız, internetteki birçok makaleyi anlayamıyorum dili yüzünden.. teşekkürler.
yitip giden umutlarıma derman oldunuz? Çok basit olarak o kadar çok sey öğrettiniz ki ne kadar teşekkür etsem azdır. Saynizde fotoğrafcılık umutlarım yeşerdim. Sık kullanılanlara ekledim efendim sizi takip etmek çok güzel olacaktır..
mrb öncelikle bu kadar detaylı ve düzgün anlatımınızdan dolayı kocaman teşekkürü bir borç bilmekteyim yorumunuza verdiğiniz gerek bilgi ve benim gibi amatör arkadaşarımında sizden yararlanarak burdan bılgıler paylasması adına tekarar tesekkürlerimi sunarım.ardından sorlularım olucak tabi =)gerçekten harika, adım faruk ist avrupa yakasındayım sızden umuyorumki bu konuda bana bir cevap olarak bir postanız olur =) aslında ben söyle söylim haftasonları fotoğraf cekmek istiyorum ve işim gereği oldukça sık seyahatlere cıkıyorum yani sadece herkezin elinde olan sıradan bir makineye sahibim yani bu anlamda kendimi hem yetiştirmek hemde çok daha iyi fotoğraflar cekebileceğim bir makineyi sizden bir öneri alarak almak istiyorum yani bu anlamda bir eğitim almadım bu şartmıdır yani ben makineyle cekerek te kendimi bu alanda geliştiremezmiyim ve sizden ricam nasıl bir makine almam gerekiyo .. bu konuda sizden bir yardım alırsam cok sevınıcem =) iyi çalışmalar diliyerek yazılarınızın devamını beklıyorum
Benim gibi fotoğraçılığa yeni başlayanlar için, işin ilmine giriş yapmak isteyenler için, müthiş bir başlangıç olmuş. Ellerine sağlık hocam.
Hocam sitenize stumple upon’da gezinirken rastladım. Gerçekten internette gördüğüm yeni başlayanlar için en anlaşılır tanıtım yazısını yazmışsınız. Bir okumayla f değerini, iso’yu, derinliği, mp sorununu anladım. Elinize, vizörünüze sağlık, devamını merakla bekliyorum.
Süleyman Abi (Agabey diyorum cunku 15 yasindayim henuz) yazilarinizi buyuk bir dikkatle okuyorum.
Bundan once 6 odul aldim, bu bilgilrden sonra bir 6 odul daha alabilecegime eminim. Cok tesekkur ediyor ve sormadan edemiyorum ;
Facebook sayfaniz yok mu?
Merhabalar… Amatörüm henüz ama Nikon d80 ile başladım fotoğraf çekmeye daha öncesi var gerçi filmli eski bir makinayla bir kaç ay takılmıştım.. 🙂 Neyse internette araştırma yapıyordum. Fotoğrafçılıkla ilgili teknik bilgiler v.s. yazınızı okudum baştan sona şimdi benimde yapmayı hayal ettiğim panoramik çekimle ilgili yazınızı okuyacağım. Samimi bir dil ile bayağı bir bilgilendirme olmuş 🙂 Bilgilerinize sağlık demek istedim. Bu arada makinamın kullanma klavuzunu okumama rağmen hala bilgi için yazılan yazılarda adı geçen bazı ayarları bulamadım 🙁 Makinamı bile kurcaladım o kadar ama bulabildiğim tek ayar ISO ve white balance ayarı. Araştırmaya devam belki bulurum kafamdaki soru işaretlerine bir cevap 🙂 Siz de yazmaya devam ediniz lütfen… Bizler için gerekli bu işte tecrübe sahibi insanlardan bir şeyler okumak…
bu guzel yaziniz icin tesekkurler muhtesem olmus ellerinize saglik…
Hocam Merhabalar size bi sorum olacak.. Burada bahsedilen Flaş Yayıcı dan varmıdır piyasada acaba o fotograftaki 🙂
şimdiye kadar okuduğum en başarılı, en fotoğrafçılığı sevdiren, en teknik olmayan ve bi o kadar da okunulası, en en ennn makalesi 🙂 kendi adıma çok teşekkür ederim.. iyi çalışmalar dilerim..
Çok Aydınlatıcı bir yazı bence ellerinize sağlık.
Çok Sade bir anlatım ile süper anlatmışsınız. Ellerinize sağlık
yüreğinize sağlık.. teşekkür ederim bu bilgilendirme için…
yazıyı hiç sıkılmadan müthiş bir keyifle okudum.gerçekten fotoğraf konusunda ki paylaşımınız çok harika.bilmiyorum sizinle nasıl iletişim kurulabilir ama sanırım mail adresim bu yorumla birlikte sizin elinizin altında olucaktır.Sizinle iletişim halinde olmayı çok isterim,bu beni fotoğraf konusunda eminim çok ileri taşıyacaktır.Gerçekten çok yararlı bir paylaşım,çok teşekkür ederim
Süleyman Abi, yazı çok güzel olmuş teşekkürler 🙂
bişey soracaktım, bu yandaki paylaş eklentisinin adı nedir? çok beğendim.
Burak Arslan, http://wordpress.org/extend/plugins/addthis/ şu eklentiden yararlanarak biraz CSS ile soldaki kayan menüyü yaptım. Ancak tamamen eklenti ile yapılması da mümkün. Adres de şu: http://www.wpbeginner.com/smart-sharing-plugin-for-wordpress/
Çok teşekkür ederim.. 🙂
SULEYMAN Abi
Ben bir canon 500D aldim onun CMOS arizasi ve ya uretim hatasi olup olmamasini nereden ve nasil anlaya bilirim.
yardiminiz icin cok tesekkur ederim
saygilar
Dostum teşekkürler çok yalın anlatmış sın…uzun yıllardır bu işi yapıyorum çok okuyan bir kişi olarak sizi tebrik ediyorum anlattıklarınız akılda kalıcı olmuş..
içim gitti resmen ya:(
sitenizden yeni şeyler öğrendim…emeğiniz için teşekkür ederim…
Henüz amatörüm aslında öyle bile değilim 🙂 Çekimlerim var ama kendime göre. Aslında fotoğrafçılık okumak istiyorum ama iş yok diyorlar. Kafam çok karışık. Profesyonel bir makine almak için para biriktiriyorum yaşım çok büyük olmadığı için öyle bir makineye sahip olmama daha var gibi görünüyor. Ama herşeye rağmen fotoğraf benim için bir tutku. Süleyman Sönmez kim olduğunuzu bilmiyorum 🙂 Ama sanırım bilgilerinize ihtiyacım var (:
Ellerinize sağlık efendim.
Bu işi öğrenmek, hobimi layıkıyla tatmin etmek için çok çok okumam gerek biliyorum, ama boğucu yazılarda kaybolmaktansa böyle güzel anlatımlara denk gelebilmek büyük şans. (Zira öteki yazılarda çok kayboldum ve bir şey de anlamıyordum 🙂 )
Yazılarınızı takip edeceğim/ediyorum.
Tekrar teşekkürler.
Güzel gözlemler çok başarılı ve ilgi çekici bir uslub tebrik ederim.
Merhabalar Süleyman Abi… Gerçekten muhteşem bi makale olmuş… Yürekten tebrik ediyorum. Haftalardır sayfa sayfa araştırdığım merakımı, bilgi açığımı tek bir sayfada sundunuz.Çok çok teşekkür ederim. Bende çok yeniyim… Hala araştırma aşamasındayım. Ama şuan yeterince aydınlanmış durumdayım sayenizde. Bundan sonra sıkı takipçiniz olucam 🙂 İzninizle bir soru sormak istiyorum. Pentax k-x makinesini çok sevdim özellikle beyaz renkli olanı 🙂 tabi rengi en son düşünülecek şey ama makinenin özellikleride benim gibi taze fotoğrafçılık meraklısı için yeterli gibi geldi. Sizinde fikirleriniz beni çok rahatlatıcak 🙂 Şimdiden teşekkür ediyorum.
Süperdi çok teşekkür ediyorum. Ben amatör bir makine ile yüzlerce fotograf çektim fakat beni bir türlü tatmin etmiyor.. Belli bir bütçe ayırdım ve bu ay bir makine almayı planlıyorum… Ne alsam nasıl alsam hangisini alsam diye sorular içinde boğuşurken verdiğiniz tiyolar beni çok bilinçlendirdi.. Yazınızı büyük bir dikkatle okudum ve benim olacak olan makineyi:) araştırmaya devam ederken tekrar okuyabilmek adına sayfanızı sık kullanılanlara ekledim…
çok teşekkür ederim.
bilgiler için çok teşekkürler.. 🙂 ve çok memnun oldum.
Fotoğrafçılığa yeni merak saldım. Amatör digital makinelerle çekim yaptım. Resim çekmeyi inanılmaz seviyorum, manzara yakalamayı o fotoğrafla bütünleşmeyi, kafamda kurgulamayı ve sanki çektiğim fotoğrafın ufak bi köşesinde kendimi var gibi görüyorum. Nedendir bilmiyorum ama fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Fakat artık digital makinem bana zevk vermiyo. Profesyonel bi makineye geçmek istiyorum. Nikon ve Canon arasında kararsız kaldım. Kalbim Nikondan yana. Ama Nikonun netlik motorları objektif üzerindeymiş, bu da sanırım ki objektif değiştirmeyi önlüyo. Sizin de kullandığınız Nikon D80’de objektif değiştirilebiliyor mu ?
Bende gelişmiş compact bir makine aldım, paylaşımlarının uygulamaya çalışacağım teşekkürler. 😉
sonunda anlayabileceğimiz bir makale)).teşekkürler
Resim deki fotoğraf çekilen ilk fotoğraf değil. Çekilen ilk fotoğraf bir duvara çıkmıştır. 1826da Joseph NicephoreNiepce 8 saatlik bir pozlamayla evinin bahçesinin fotoğrafını evinin duvarına çıkartır ve bu duvar halen New York Kodak muzesinde sergilenir. Bu çekilen ilk fotoğraf olarak kabul edilir.
Çalışmalarınız ve başarılarınız takdire şayan. Ufak bir bilgide benden olsun istedim.
Yazıda bir hata var. Yorumların tamamını okuyamadım çok fazla ama okuduğum kadarıyla bulunamış:
“Işık az olduğundan önce göz bebeğini açarsınız f değerini diyelim 3,5 , 4 gibi yaparsınız. ”
3,5 değerini 4 yaparsanız diyaframı kısarsınız yani aksine göz bebeğini açmaz kısarsınız.
Tesekkur Ederim Benim Gibi Fotografa Yillardir Merakli Ama Cekme Istegi Yeni Baslayan Biri icin Cok guzel Bilgiler vermissiniz..Yazilarinizin Devamini Bekliyoruz
Yaw hocam ne hoş anlatmışsın. Yani ben böyle uzun yazıları okumaya sıkılan bir adamım. Bu işi de hobi yaptım kendime iyice cıcığını bilmek de istiyorum. Yani şans ederi gecenin 3:48’inde denk geldi sayfanız. Böyle anlatan bir yer göremedim inan.
Tekrar tekrar tebrik ediyorum.
Çok güzel bir yazı olmuş.Fotoğrafçılık konusunda her ayrıntıya dikkat ederek güzel bir üslüpla yazmışsınız . Başarılarınızın Devamını Dilerim…
Ellerinize sağlık. Yeni başlayanlar için eşsiz bi rehber olmuş.
Yeni başlayanlar için çok güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık.
merhabalar hocam benim öncelikli amacım video, kısa film malum son zamanalrda dslr ile çekilen kısafilm ve filmler arttı.peki biz 1,5 milyarlık bir dslr ile çok pahalı lens kullanmayarak alan derinliği güzel olan hd video çekebilrimiyiz.ilk amaç video ,kısa film, fotoğrafçılık 2 .amaç için makine olarak örneğin bir canon 550d yada 600d ya da nikon d90 ile 18-55 ya da 50mm 1.8 bir lens ile video ve fotoğrafta yapabileceklerim de kalite çokmu düşük olur. ne kadar tatmin eder. bütçe 2 milyar başka seçenek varmı daha iyi
merhabalar
histogram değerlerinden bahsedebilirmisiniz
Histogram değerlerini iyi anlatan bir yazı var ki dostum Hakkı Ceylan’ın fotoğrafçılığını bu denli beğenmemde büyük etkisi olan bir bilgi.
Sitesinden okuyabilirsiniz:
http://www.hakkiceylan.com/dijital-fotografciligin-vazgecilmezi-histogram
Konu ancak bu kadar sade ve bizim anlayabileceğimiz bir dilden anlatılabilirdi. Teşekkürler. Bu arada, zaman zaman bilgi ve deneyiminize başvurabilme imkanım olursa sevinirim. Sayğılar.
Süleyman bey inanılmaz bilgiler var o kadar baktım hiç bu kadar netlik görememiştim çok teşekkür ederiz. 2 ay kadar önce ben de bir makina aldım canon eos 600 d ögrenmeye calışıyorum.
Merhabalar ;
Bende uzun bekleyişlerden sonra bir Canon EOS 600 D alabildim ve henüz makineye alışmaya çalışırken bu yazılara şans eseri rastladım ve tüm yorumları henüz okuyamadım ama okuduklarım bana buradan çok yararlanabileceğimi gösterdi . Bu yüzden Süleyman bey size çok teşekkür etmek istiyorum .
Saygılarımla;
Guzel bir yazi olmus tebrikler. Ufak bir yanlisligi da duzelterek katkim olsun isterim. “Boulevard du Temple” fotografi bir sizin belirtiginiz gibi “bir insan tarafindan cekilen” degil, “bir insanin cekildigi” ilk fotograftir. Pozlama suresi cok uzun oldugundan dogal olarak sokakta yuruyen insanlarin hic biri fotografta gorunmuyor, bir kisi haric; tesadufen cekim sirasinda ayakkabisini boyatmakta olan adam (bkz. sol alt kısım)…
ilk resim, “Boulevard du Temple” ile ilgili olarak;
benim gibi aklına takılan olursa, on dakika pozlamada nasıl bir insan (sağ alttaki adam) bu şekilde görüntülenebilir diyerekten…
adam ayakkabısını boyattığı için fotoğraf çekildiği esnada 10 dakika boyunca orada o pozisyonda durmuş. ayrıca makinenin ışın algılama kapasitesi günümüz makineleri ile karşılaştırılamayacak seviyede olduğundan trafikte hareket eden araçlar hızlı oldukları için algılanamamışlar…
ben datmin oldum 🙂
Tekrar tekrar okunması gereken bir yazı. Hiçbir şey bilmeyenler için oldukça anlaşılabilir bir dille bundan daha iyisi olamazdı. Teşekkürler emeğiniz için.
Evde hem Nikon D300 var, hem de bazı küçük makineler. (çantaya atmalık olanlardan:)) Çocuklara da aldık, okul gezilerinde vs. çeksinler diye, hem de sevsinler fotoğraf çekmeyi. Doğrusu ben teknik konulara çok hakim değilim. Eşimin ilgi alanı, özellikle Nikon kullanacaksam ondan yardım alırım mutlaka. Ama son bölümde yazdığınız şu cümle çok önemli bence de: “Çünkü kişinin deneyimi ve sahneyi görme kurgulama gücü tüm teknik detaylardan önemlidir.”