Cumhuriyet; içinde yaşayan ve doğanlar için özgürlük, eşitlik, temsil / söz hakkı, hukukun üstünlüğü ve güvenlik demektir. Bir insanın veya bir grup insanın halktan yüksekte bir yerde olmadığı, insanlığın binlerce yıldır ulaşmaya çalıştığı ideal toplum yönetimini temsil eder. Monarşi ve otoriter yönetimlerin karşıtıdır.

Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923 yılında kuruldu. Ne mutlu ki, nesillerdir beklenen 100. yıl; 29 Ekim 2023 tarihinde yaşayan bizim hayatımıza denk geldi.

Cumhuriyet yönetimi, insanlık tarihinde farklı denemeleri, küçük ve büyük insan nüfusu ölçeklerinde yapılmış, çalıştığı ve faydaları görülmüş sürekli gelişen bir sistem. (Küçük ölçekler: Antik Yunan polislerinde / şehirlerinde, daha büyük ölçekler: Antik Roma, Fransız devrimi -1789 sonrası Fransa Cumhuriyeti, ABD’nin kuruluşu ile Amerikan Anayasası 1775-1783 gibi)

Tarih boyunca, krallıklar, padişahlıklar, imparatorluklar ile devlet yönetimi denendi. Tek insan yönetimlerinde devletin ve halkın durumu, ülkenin başındaki insanın yeteneklerine, akıl gücüne, iradesine, sağlık durumuna ve gücünü kullanma şekline göre değişti. O ülkede yaşayanlar, kimi zaman refah ve huzur içinde, kimi zaman korku, savaş ve açlık içinde var oldular.

Hanedanlıkların, babadan oğula ya da kıza devrettiği taç, tümüyle genetik faktörlerin ve yetiştirmenin etkisiyle kader çarkı denebilecek bir döngüye yol açıyordu. Soy boyunca iktidarın devri tutkusu, kimi zaman akıl sağlığını yitirmiş insanların başa geçmesini sağladı. Kimi zaman ileride iktidar savaşları olmasın diye kardeşlerin hatta çocuklarının bile öldürülmesine yol açtı. (“Şehzade Mustafa ölmese, Amerika kıtasını keşfedebilir miydi?” demeden geçemeyeceğim)

“Kırılma noktası neresi?” derseniz yani ilk kez bir Kral yetki paylaşımını ne zaman kabul etti derseniz, Magna Carta Libertatum derim. Yazının sonraki bölümlerine anlaşılır bir özetini ekledim. Yazıyı okurken bulacaksınız.

Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923 yılında kuruldu. Ne mutlu ki, nesillerdir beklenen 100. yıl; 29 Ekim 2023 tarihinde yaşayan bizim hayatımıza denk geldi. Cumhuriyet,Türkiye,100,100 Yıl,Atatürk Cumhuriyetimiz 100 Yaşında

Cumhuriyet neden bu denli büyük bir fikir?

İdeal cumhuriyet fikri temelinde, bir problem oluşup mahkemeye gidildiğinde kim olursa olsun tarafların adil hukuk sürecinde haklarını arayabildiği, insanların kendilerini iyi yöneteceklerini inandıkları bir insanı seçebildikleri, eğer işler yolunda gitmezse, onu değiştirip başkasını seçebildikleri demokrasi fikri üstünde kurgulanır. Kimi zaman Cumhuriyet fikrini kabul ettirmek hiç kolay değildir. Geçiş dönemleri gerekir. Yani bir Kral ve onunla birlikte parlamento veya bir Padişah ve meclisin birlikte yönettiği Meşrutiyet gibi. Ama bu çift başlılık her zaman aslında sorundur. Perdeler arkasında ya göstermelik bir krallık vardır, ya göstermelik bir meclis. Ve iki kuvvetten biri, ötekine önünde sonunda baskın gelir.

Durum böyle olunca, bugünkü haritaya ve ülkelere baktığımızda çoğunlukla monarşi yönetimleri ya da meclis yönetimleri şeklinde ikiye bölünmüş siyasi yapılar daha yaygındır.

Dünya haritasına bir bakalım (Yönetim biçimlerine göre ülkeler listesi)
https://tr.wikipedia.org/wiki/Y%C3%B6netim_bi%C3%A7imlerine_g%C3%B6re_%C3%BClkeler_listesi

Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923 yılında kuruldu. Ne mutlu ki, nesillerdir beklenen 100. yıl; 29 Ekim 2023 tarihinde yaşayan bizim hayatımıza denk geldi. Cumhuriyet,Türkiye,100,100 Yıl,Atatürk Cumhuriyetimiz 100 Yaşında
Yönetim-biçimlerine-göre-ülkeler-listesi-Vikipedi

Cumhuriyet, oldukça açıktır ki, ülkemize Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük tutkusu, azmi ve emeği ile geldi. Bunu kolayca söyleyebiliriz. Yetkilerinden vaz geçmeyi, paylaşmayı ve daha ilk adımda Kurtuluş Savaşı başladığında bile ülke kan ve barut dumanı ile kaplıyken bile, herkesi temsil eden meclisi toplayan Gazi’nin ileri görüşüyle oldu.

“İyi ki de öyle oldu” diyoruz. Bugün hatırlayanımız kalmadı belki, Osmanlı’nın son zamanında Avrupa ülkelerinin ekonomik idareyi ellerine alışıyla, tüm kaynaklara el koydukları, tüm yasaları kendi lehlerine çevirdikleri Osmanlı İmparatorluğunda, ülke içinde eşitlik, birlik gibi kavramları savunmak çok zordu. Her zümrenin / dini topluluğun, azınlıkların ayrı hukuku, takvimi, eğitimi ve yaşam biçimi vardı.

Cumhuriyet, tüm zümrelere tanınan o saçma ayrımcılığı düz bir zemine taşıdı. O zamanki hukuk geçişini okumak çok ibret verici. Ülkenin savaşlarda ölen gençliğinden sonra bir avuç insanı vardı. Demiryolları, fabrikalar yapıldı. Roma’dan beri yeni yol yapılmamış kaderine terk edilmiş Anadolu için köy köy eğitim sağlık, idari yönetimler, tarım için mücadele başladı.

Cumhuriyet olmasa ve savaş biter bitmez Mustafa Kemal yeni padişah olarak kendini ilan edip her şeyden elini eteğini çekip Topkapı Sarayı’nda kalan ömrünü yaşasa – ki bunu yapabilirdi- nasıl bir ülkede doğmuş olurduk? Oysa o ölene dek örneğin Hatay ülkemize katılana dek mücadelesini sürdürdü. Böyle yapmasa ve bir sistem kurmasa, onun ölümünden sonra ülke kaça bölünürdü? Savaşı kaybetmiş emperyalist ülkeler bunu denedi. Halen de deniyorlar ve ülkemizin askeri gücüyle, kanımız, canımız pahasına ülkemizi ayakta tutuyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923 yılında kuruldu. Ne mutlu ki, nesillerdir beklenen 100. yıl; 29 Ekim 2023 tarihinde yaşayan bizim hayatımıza denk geldi. Cumhuriyet,Türkiye,100,100 Yıl,Atatürk Cumhuriyetimiz 100 Yaşında

Sistem kurmak için gerekli temel, önce herkesin ve kurumların birbirini denetleyebileceği devlet yapılarını, kuvvetler ayrılığını, yasama, yürütme ve yargıyı ayrı bir yere koyup dengeleri kurmakla olacaktı. Bugün dönüp baktığımızda modern eğitimimizle, aradan geçmiş yüzyılda her birimizin yapabildikleri arttığı halde, bir birey olarak gidip Cumhuriyeti kurabilir miydik? Değerli okurum siz kurabilir miydiniz? Onlarca bakanlık, enstitü, fabrika, kurum ve tüm o yapıların çalışmalarını kurgulamak, her birini yönetecek doğru insanları seçmek, sistemi tarif etmek. Eskiyi bırakmak istemeyenleri ikna etmek, her şeyi tüketmiş, kaynak darlık çeken, yıkılmış bir ülkeyi ayağa kaldırmak.

Hiçbir şey mükemmel değildi, olması da mümkün değildi. Bugün de değil.
Eldeki imkanlar, insanlar, savaş sonrası tazminatlar, zorlukla kurtarılmış bir ülke, salgın hastalıklar ve şu an herkesin unutup gittiği ve bir kısım insanın sanki bugünkü şartlar varmış gibi dudak büktüğü eleştirdiği zamanları yine başka ülkelerin çektiği filmlerde acı ile izliyoruz.

Türkiye çok yol aldı. Hepimiz ve bizden önceki nesiller bugünkü büyük güçlü Türkiye’yi inşa etti. Elimizde Cumhuriyet var. Bu çok büyük bir şey.
Eğer bunun olmadığı bir ülkede yaşanırsa insanın kaderinin bir kişinin iki dudağı arasında olduğu bir dünyada neler olabileceğini biliyoruz. Bir ülkenin güçlü olmasının yolunun buradan geçtiğini biliyoruz.

Teşekkür ederiz, büyük lider Mustafa Kemal Atatürk ve silah / siyaset arkadaşları, canıyla varıyla çalışmış her insan. Bize bu müthiş mirası Cumhuriyeti bıraktığınız için ruhlarınız şad olsun.

Süleyman Sönmez
29 Ekim 2023

 

 

KİTABİ BİLGİLER

Cumhuriyet Türleri

Cumhuriyet, temelde halkın egemenliği ilkesine dayalı bir yönetim şeklidir. Ancak dünya genelinde farklı ülkelerde farklı türde cumhuriyetçi sistemler bulunmaktadır. İşte bazı cumhuriyet türlerinin örnekleri:

1. Parlamenter Cumhuriyet: Bu tür cumhuriyette, devlet başkanı (genellikle bir cumhurbaşkanı) ve hükümet, halkın seçtiği bir parlamento tarafından denetlenir ve yönetilir. Örneğin, Almanya ve Hindistan parlamenter cumhuriyetlerdir.

2. Başkanlık Cumhuriyeti: Başkanlık cumhuriyetlerinde, devlet başkanı ayrı bir seçimle belirlenir ve genellikle yürütme yetkileri büyük ölçüde başkanın elindedir. Amerika Birleşik Devletleri bu tür bir başkanlık cumhuriyetine örnektir.

3. Yarı Başkanlık Cumhuriyeti: Bu sistemde hem bir devlet başkanı hem de bir başbakan bulunur. Başkan genellikle sembolik bir rol oynar, gerçek iktidar başbakanda toplanır. Fransa yarı başkanlık cumhuriyetine örnek verilebilir.

4. Sosyalist Cumhuriyet: Bazı ülkelerde cumhuriyetçi sistem, sosyalist ilkelerle birleşir. Bu tür cumhuriyetlerde devlet, ekonomik eşitlik ve toplumsal refahı teşvik eder. Örneğin, Küba ve Vietnam sosyalist cumhuriyetlere örnektir.

5. İslam Cumhuriyeti: İslam ülkelerinde bazı cumhuriyetler İslam’ın temel prensipleri ve yasaları üzerine inşa edilir. İran İslam Cumhuriyeti, bu tür bir cumhuriyete örnektir.

6. Federal Cumhuriyet: Bazı ülkeler federal bir yapıya sahiptir ve federal cumhuriyet olarak adlandırılır. Bu sistemde merkezi hükümet ile eyaletler veya bölgeler arasında yetki paylaşımı yapılır. Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya federal cumhuriyetlere örnek verilebilir.

7. Parlamenter Monarşi ile Cumhuriyet: Bazı ülkelerde hem bir krallık hem de bir cumhuriyet sistemi bulunur. Krallık sembolik bir rol oynarken, gerçek iktidar halk tarafından seçilen temsilciler aracılığıyla kullanılır. İsveç ve Japonya gibi ülkeler bu tür bir sistem içerisinde yer alır.

Magna Carta Libertatum

Magna Carta Libertatum, genellikle kısaca “Magna Carta” olarak anılan ve Latince’de “Büyük Özgürlükler Anlaşması” olarak çevrilebilecek olan tarihsel bir belgedir. Magna Carta, İngiltere’nin Runnymede’de 15 Haziran 1215 tarihinde Kral III. John’un hükümetinin yetkilerini sınırlayan bir anlaşma olarak kabul edilir. Bu belge, o dönemdeki feodal düzen içinde halkın ve soyluların haklarını koruma amacını taşımaktaydı ve birçok açıdan önemlidir:

1. Hükümetin Sınırlanması: Magna Carta, kralın keyfi yönetimini sınırlamak için yazılmıştır. Bu anlaşma, kralın hukuka uyma ve yargıya saygı gösterme zorunluluğunu kabul etmesini içermekteydi. Bu, hükümetin sınırlanmasının erken bir örneğidir ve modern anlamda hukuk devleti fikrinin temelini atmıştır.

2. Adaletin Güvencesi: Magna Carta, kişisel özgürlüklerin ve mülkiyet haklarının korunmasını vurgulamıştır. Adaletin hukuk yoluyla sağlanması ve keyfi olarak elde edilen malların geri verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

3. Temsil ve Katılım: Belge, krallığın yönetiminde soyluların daha fazla temsil ve katılımını teşvik etti. Bu, daha sonra İngiltere’nin meşruti monarşiye ve temsilci demokrasiye evrilmesine yol açmıştır.

4. Hukukun Üstünlüğü: Magna Carta, hukukun üstünlüğünü ve herkesin kanun önünde eşit olduğu ilkesini vurgulamıştır. Bu prensipler, modern hukuk sistemlerinin temelini oluşturur.

Magna Carta’nın bu ilk sürümü özellikle halkın ve soyluların haklarını koruma amacı taşısa da, zaman içinde birçok kez yeniden düzenlenmiş ve genişletilmiştir. Magna Carta, İngiltere’de ve dünyanın diğer yerlerinde hukukun üstünlüğünü, temel özgürlükleri ve demokratik değerleri savunmak için sembolik bir belge olarak kabul edilir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluşunda ve anayasal gelişiminde önemli bir etkiye sahip olmuştur.

Sonuç olarak, Magna Carta, hükümetin yetkilerini sınırlayan, adaleti güvence altına alan ve temel özgürlükleri savunan bir belge olarak tarih boyunca büyük bir öneme sahiptir ve hukukun evriminde ve demokrasinin ilerlemesinde kritik bir rol oynamıştır.

Magna Carta gibi monarşiye sınırlamalar getiren diğer belgeler ve olaylar da tarih boyunca var olmuştur. İşte bazı örnekler:

1. İngiliz Hürriyet Hakları Bildirgesi (1689): Bu belge, İngiltere’deki Glorious Devrim olarak bilinen olayın bir sonucu olarak kabul edilir. İngiliz Parlamentosu, Kral II. James’i tahttan indirerek Kral William III ve Kraliçe Mary’yi tahta çıkardı. Ardından, Hürriyet Hakları Bildirgesi adlı bir belgeyi kabul etti. Bu bildirge, monarşinin yetkilerini sınırlayan, Parlamento’nun egemenliğini vurgulayan ve temel özgürlükleri güvence altına alan bir dizi hüküm içeriyordu.

2. Fransız Devrimi (1789): Fransız Devrimi sırasında, Fransa’daki mutlak monarşi yıkıldı ve birçok monarşi sınırlaması getirildi. Özellikle 1789 Fransız İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirgesi, temel insan haklarına ve medeni özgürlüklere saygıyı vurgulayan bir belgedir. Ayrıca, monarşiyi sınırlayan yeni bir anayasa da kabul edildi.

3. Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi (1776): Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlığını ilan eden bu belge, İngiliz monarşisinin sınırlanmasını savunuyordu. Bağımsızlık Bildirgesi, kişisel özgürlükleri, yaşam hakkını ve halkın kendi hükümetlerini seçme hakkını vurguladı.

Bu örnekler, monarşiye karşı sınırlamalar getiren veya monarşiyi sınırlayan belgelerin tarihsel ve kültürel olarak farklı bağlamlarda ortaya çıkabileceğini göstermektedir. Her belge veya olay, kendi koşulları ve amaçları doğrultusunda monarşiyi sınırlamış veya demokratikleşmeyi teşvik etmiştir.

Wikipedia Magna Carta Maddesi:

https://en.wikipedia.org/wiki/Magna_Carta

MEŞRUTİYET VE OSMANLI İMPARATORLUĞU

Türkiye’de meşrutiyet (anayasal monarşi) rejiminin kuruluşu, Osmanlı İmparatorluğu döneminde gerçekleşti. Osmanlı İmparatorluğu’nda meşrutiyet iki kez ilan edildi: 1876 ve 1908 yıllarında. İşte bu iki meşrutiyet döneminin ana hatları:

1. 1876 Meşrutiyeti:
– Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ilk meşrutiyet, II. Mahmud’un tahtan indirilmesinin ardından yerine II. Mahmud’un oğlu Sultan Abdülaziz’in geçmesiyle başladı.
– 23 Aralık 1876 tarihinde II. Mahmud’un torunu II. Abdülhamid tarafından Meşrutiyet ilan edildi. Bu ilan, Kanûn-ı Esâsî olarak bilinen yeni bir anayasanın kabul edilmesini içeriyordu.
– Meşrutiyet, meclis ve anayasa temelinde bir hükümet yapısı oluşturdu. İlk Meclis açıldı ve Osmanlı İmparatorluğu’nda temsilci hükümetin temelleri atıldı.
– Ancak II. Abdülhamid, meşrutiyeti kısa süre sonra askıya aldı ve ülkeyi yeniden mutlak monarşiye döndürdü. Meşrutiyet, 1878 yılında fiilen sona erdi.

2. 1908 Meşrutiyeti (İkinci Meşrutiyet):
– Osmanlı İmparatorluğu’nda ikinci meşrutiyet dönemi, 1908 yılında Jön Türkler adı verilen bir grup subay ve aydın tarafından başlatıldı.
– 24 Temmuz 1908’de, Jön Türklerin baskısı sonucunda II. Abdülhamid, 1876 Anayasası’nı yeniden yürürlüğe koydu ve meşrutiyeti yeniden ilan etti.
– Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nda çok partili siyasi hayatın başlangıcı oldu. Meclis-i Mebusan (Meclis-i Umumî) adı verilen bir milletvekilleri meclisi oluşturuldu.
– İkinci Meşrutiyet, Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli siyasi değişimlere yol açtı ve imparatorluğun son yıllarının karmaşık bir dönemi olan Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı öncesindeki siyasi gelişmeleri etkiledi.

Her iki meşrutiyet dönemi de Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında önemli siyasi değişikliklere yol açtı, ancak sonuçta I. Dünya Savaşı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüyle sona erdi. Türkiye Cumhuriyeti, 1923 yılında kuruldu ve monarşi yerine bir cumhuriyet rejimi benimsemek suretiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun yerini aldı.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ NASIL KURULDU?

Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurma sürecinin öncüsü ve lideri olarak tarihe geçmiştir. İşte Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni nasıl kurduğuna dair ana hatlar:

1. Kurtuluş Savaşı: Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş süreci, önceki Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerindeki sorunlar ve I. Dünya Savaşı sonrasındaki işgaller nedeniyle başlamıştır. Mustafa Kemal Paşa, 1919’da Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı başlatmış ve Anadolu’da bir milli direniş hareketi örgütlemiştir.

2. Milli Mücadele: Mustafa Kemal Paşa, 1919’dan 1922’ye kadar süren Milli Mücadele döneminde, Anadolu’da birçok zafer elde etmiş ve Türk milletinin bağımsızlığı için savaşmıştır. Sakarya Meydan Muharebesi (1921) ve Büyük Taarruz (1922) gibi olaylar, Milli Mücadele’nin önemli dönüm noktalarıdır.

3. Lozan Antlaşması: Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğindeki Türk heyeti, Lozan Konferansı sırasında 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ve egemenliğini tanıtan bir antlaşma olan Lozan Antlaşması’nı imzaladı. Bu antlaşma, Türkiye’nin uluslararası tanınmasını sağladı.

4. Cumhuriyetin İlanı: Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 1923’te ilan edildi. Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Bu tarihten itibaren Türkiye, monarşik bir yapıdan çok partili bir cumhuriyete dönüşmeye başladı.

5. Reformlar ve Laiklik: Atatürk döneminde Türkiye’de bir dizi önemli reform gerçekleştirildi. Bunlar arasında Türk alfabesinin Latin alfabesine geçirilmesi, laiklik ilkesinin kabul edilmesi, kadın haklarına önem verilmesi ve birçok toplumsal ve kültürel değişiklik bulunmaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken ulusal bağımsızlığı ve modernleşmeyi hedefledi. Onun liderliği altında, Türkiye bağımsız ve laik bir cumhuriyet olarak kuruldu ve daha sonra birçok alanda reformlar gerçekleştirildi. Atatürk’ün önderliğindeki bu devrimler, Türkiye’nin modern bir ulus olarak şekillenmesine katkı sağladı.

Ana görsel: Freepik.com



EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN

Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.


https://suleymansonmez.substack.com/
E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.


SİZİN DÜŞÜNCENİZ NEDİR?

Yorumunuzu yazınız
İsminizi Yazınız