Dumanlı tünelin içinden hemen ileride Bostancı metro istasyonu göründü. Yavaşlamaya başladılar.
Peronda, yıllardır durmaktan paslanmaya başlamış trenin yanında tek tük ateşler yakılmıştı. Hava yıllarca tekrar solunmanın etkisiyle bayatlamıştı. Kartal yönünden gelen kervanın taşıdığı mantar çayı, eşsiz tadından dolayı müthiş bir hazineydi.
Hakan, silahının emniyetini kapatarak ellerini havaya kaldırdı. Aniden projeksiyon yüzüne tutuldu.
“Durun orada! Silahlarınızı indirin!” diye bağırdı Bostancı metro sınır askerleri. Üstlerinde kurşun geçirmez kevlar yelekleri ve miğferleri vardı. Projeksiyon tüm yolcuların ışığa dayanamayan gözlerini kapanmaya zorladı. Kıpırdayamaz halde pasaportlarını uzattılar. Yukarıda ise radyasyonlu topraklarda ölüm kol geziyordu.
EDIT: Makale Yazım tarihi: 11 Mayıs 2016. Düzeltmeler ve eklerle tekrar yayımlanma tarihi 11 Ağustos 2022
Nasıl? Giriş ürpertici değil mi? Romanın havasına girebilmeniz için kitapta okuduğum tarzı Türkiye’ye uyarlayarak kısa bir giriş yapmak istedim. Aslında öykü Rus metro ağında geçiyor.
Bilim kurgu bir roman olan Metro 2033, son yılların en çarpıcı kitaplarından birisi.
Nükleer savaş aniden gelir. ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa… Nükleer füzesi olan kim varsa silahlarını birbirine yolladıktan sonra gökten ölüm yağar. İnsan soyu bu felaketle Armageddon yaşar.
Tesadüfen Rusya metro ağında seyahat eden yolcular ise sağ kalırlar.
Zaman içinde yer altında küçük bir ülke kurarlar.
Tanıtım Filmi
Milyarlarca insan, kısa sürede yeryüzünde ölürken, metro istasyonlarının dış kapıları kapatılır, sağ kalanlar içinde kalır. Dışarıda ölmemiş olan ve yüksek radyasyona maruz kalan insanlarla hayvanlar, yeni nesillerde ürkütücü bir vahşiliğe ve öldürücülüğe doğru değişirler.
Yıllar geçtikçe, insanlar metroda hayatta kalmanın ve yaşamı sürdürmenin yollarını bulmak zorunda kalırlar. Yer altında doğan ve büyüyen çocuklar ise, dünyanın bir zamanlar nasıl bir yer olduğunu veya mavi gökyüzünü, gün ışığının ne olduğunu bilmemektedirler.
Sadece bu kadar olsa, okumanıza gerek yoktu elbette ben kısa bir özet ile sizi kurtarırdım. :) Ama değil. Bir yazar gözü ile baktığımda bilim kurgu öykülerin en büyük sıkıntısı inandırıcılıkları ve insanı anlatma konusunda biraz yavan kalmalarıdır. (Neyse ki bu kitap böyle değil.)
Oysa siz de biliyorsunuz Tolstoy, Dostoyevski gibi devlerin karakter analizleri betimlemeleri ve anlattıkları kişilerin neredeyse yaşadığına inandırmaları büyük bir başarıdır.
YAZAR DMITRY GLUKHOVSKY
Metro 2033 ve sonrasındaki devam kitabı olan Metro 2034’ün yazarı Dmitry Glukhovsky (1979 doğumlu) karakter oluşturmakta çok başarılı.
Romanın kahramanları; yaşamlarını, insanlığı, inancı, bilimi acımasızca sorguluyorlar.
Aynı zamanda dünyanın en cesur yazarı bence :)
Kitaptaki en korkunç canavarlara “Kütüphaneciler” ismini koymak cesurca değil de nedir? Neil Gaiman sosyal medyadaki her on gönderisinden birinde, kütüphanecileri tavlamaya çalışır(!), onları öven yazılar yazar. Çünkü kitapların raflarda öne çıkıp çıkmayacağı, okul kütüphanelerine girip girmeyeceği ve çok okunup okunmayacağı kütüphanecilerin en büyük gücüdür. Bilmiyor muydunuz evet gizli bilgi. ;)
Ayrıca sadece bu alanda cesur değil. Çernobil nükleer sızıntı yapınca çekim yapmaya giden bir gazetecidir Dmitry, bir de kutupta kalma macerası var ki başlı başına yaşayan bir Indiana Jones.
Wikipedia: https://en.wikipedia.org/wiki/Dmitry_Glukhovsky
Romandaki karakterler, insanlığın bir zamanlar yer üstünde bir cennette yaşadığını ama bunu bir türlü idrak edemeyerek, kendilerini yok ettiğini kabul etmiş görünüyorlar.
Geleceğe yönelik hayalleri yok. Sadece yaşlı olanların anıları ve geçmişleri var o güzel günleri anlatan.
Metro istasyonları ise, beklenildiği gibi farklı grupların egemenliğine geçmiş. Bunlar arasında siyasi düşünce farklılıkları ile ölesiye savaşlar yaşanmış. Ne kadar aptalca değil mi? Sağ kalan insanların binlercesi de, ideolojiler için ölmüş. (Red Line, Fourth Reich, Hanza, Polis gibi bölgeler var.)
Peki ne yiyorlar ne içiyorlar? Menü pek iştah açıcı değil. Bugün olduğu gibi yer altında yaşayanlar arasında Müslüman, Hristiyan, Musevi ve Ateist gruplar var. Yer altına alıp yaşatmayı başarabildikleri iki tür var. Tavuklar ve domuzlar. Bir de kendileri gibi hayatta kalmayı başarmış dev fareler / sıçanlar. Maalesef durum bu. Her etnik grup farklı besinleri tüketiyor.
Bazı istasyonlarda elektrik ile aydınlatıp hidroponik tarım tekniklerini kullanarak bazı sebzeleri de yetiştirmeyi başarmış.
YAŞAM NASIL DEVAM EDİYOR?
Peki yaşam nasıl devam ediyor?
Öncelikle, tünellerdeki havalandırma sistemleri çalışıyor. Kitap çok fazla detaylı anlatmasa da, Rus metrosunun nükleer savaş ihtimali düşünülerek hazırlandığı anlaşılıyor. Yerin oldukça altında olan tüneller üst dünyadan soyutlanabiliyor.
Bununla birlikte sağ kalmayı başaran mühendisler su akışı olan bölgelerde hidroelektrik santraller kurup tüm hatta elektrik veriyor.
GELECEĞİN PARA BİRİMİ NE DOLAR, NE RUBLE, NE DE BITCOIN
DÜPEDÜZ MERMİ!
Hayatta kalmak birinci görev olunca, elbette kağıdı kim ne yapsın? Sınır geçişleri kurşun ile, yemek yatmak kalkmak çay içmek her şey ama her şey kurşun ile. Hatta fare yarışlarındaki bahisler bile.
“STALKER”LAR / İZ SÜREN AVCILAR
Metronun üstündeki dünya büyük oranda aynen kaldığı için yer altındakilerin erişmek istedikleri benzin, mermi, sağlık malzemesi, motor, el fenerleri hatta sakarin şeker gibi hazineler yer üstünde.
Stalkerlar / Avcılar, gelecek dünyada, geçmişin emanetlerini, yer üstündeki ölümcül varlıklardan ve radyasyondan kaçarak çalıp yer altına getiren modern Prometheuslar / kahramanlar. Bu kahramanların bir nevi dokunulmazlığı var.
Çoğunlukla bağımsız çalışıyorlar. Ve yine çoğunlukla ailelerinin durumlarını kurtarmak için kendi sağlıklarını feda ediyorlar. Her gün canlarını ortaya koyup üst dünyaya çıkıp gece boyunca bulabildiklerini aşağı taşıyorlar.
KARA DERİLİLER
Radyasyonla değişime uğramış insan türü. Mutasyon sonrasında vahşi, aşırı güçlü ve yer üstünden buldukları her kapıdan sürekli yer altına inmeye çalışan, kurşunların üstüne yürüyen ve sanki insan beynini okuyan ölümcül bir düşman.
MOSKOVA METRO HARİTASI
Elbette unutulmaması gereken bir şey var. Metro denince Türkiye’deki metroyu anlamamak lazım. Katlarca büyüklükte karmaşada bir ağdan bahsediyoruz. Belki ileride bizde de bu kadar çok yan ağ olur. Ama kitapta pek çok kez söylendiği gibi o kadar çok kat ve paralel hat var ki resmi metro haritası sadece bir kısmı.
Tekrar ediyorum gerçek dünyada aslında yüzyılın başından beri Moskova altında 1. Dünya savaşının yıkımına karşı kurulmuş çok sayıda yaşam alanı ve tünel de kurulmuş.
Ayrıca bu alanlar son derece büyük kısımlar. Bu yönüyle kitabı sadece fantastik ve geleceğe yönelik düşünmemek lazım. Şu anda Moskova altındaki yaşam alanlarında nasıl hayatlar sürüyor onu sormak lazım.
Kitapta geçen metro istasyonlarını 360 derece görebilirsiniz. http://www.metro2033.com/
Metro istasyonlarının güzelliği ise bir başka konu:
Daha detaylı metro bilgisi için Wikipedia: https://tr.wikipedia.org/wiki/Moskova_metrosu
KLOSTROFOBİ NASIL OLUR DA, AGORAFOBİ’YE DÖNÜŞÜR?
Kitabı okurken Metro’yu kullandığımda hep aynı şekilde hissettim. Acaba insan sürekli metroda yaşasa, kapalı yerde kalma korkusu (klostrofobi) delirtmez mi? Dışarıda öleceğini bile bile, kendisini yüzeye fırlatmak istemez mi? Belki de avcıları ve stealker denilen kahramanları yönelten bu duyguydu.
Ama kitabın bir çok yerinde aksine bir duyguyu sezdim. Yer altındaki bir diğer hatta indikçe yeryüzünden uzaklaştıkça kendilerini güvende ve huzurda hissediyorlardı. Aksine açık alanda kalmaktan korkuyorlardı. (Agorafobi)
Yine de bir soru: Aşağıdaki gibi bir tünelde, tek başınıza gidebilir miydiniz?
ZAMAN ALGISI
Kitabın bir yerinde kahramanlardan birisi yer altında 24 saatlik zamanın anlamsızlığını ifade ediyordu. Artık güneşe göre ayarlamak gereksizdi. Ama buna rağmen pek çok metro istasyonu aynı anda uyuyup uyanıyor ve ışık kaynaklarını azaltıp açıyordu.
KISA ÖZET
Hayır kısa özet yok. Gereğinden fazla bile anlattım. Okumalısınız. Özellikle satır aralarını, insanlığın dramını anlamalısınız. Çünkü yarın bugünden yaşanıyor.
KİTABIN FARKLI KAPAKLARI
KAYNAKÇA:
Resmi Sitesi:
http://www.metro2033.com/
https://en.wikipedia.org/wiki/Metro_2033
http://metrovideogame.wikia.com/
Online satın almak
Oyununu Steam’den almıştım ama Linux üzerinde Nvidia Optimus kartımda çalıştıramayınca iade etmiştim. Kitabını da elde etmek lazım demek ki…
Kesinlikle. Bir solukta okunan bol bol heyecan hissettiren güçlü bir kitap.
Harika bir inceleme olmuş, merakla bekliyoruz.
Aslında kitapçılardan hemen alarak okuyabilirsiniz. Eğer kastettiğiniz filmse, çekimlerinin başladığını duymadım. Gayet başarılı bir film uyarlaması olabilir.
Harika bir inceleme olmuş Süleyman Hocam. 3 yıl önce 2033’ü okumuş ve bayılmıştım. Uzun bir süre, işe giderken İstanbul metrosuna farklı gözlerle baktım. Hayaller kurdum, felaket senaryoları hazırladım :) 3 yıldır devam kitabı 2034 bende olmasına rağmen okumadım / okuyamadım. Kitaba bir türlü elim gitmiyor, belki bu yaz.
Teşekkür ederim Seviye, aynı şekilde kitabı okuyan Metro’ya aynı gözle bakamıyor. 2034 çok daha hızlı okunuyor ilginç gelebilir ama romantik / duygusal / aşk teması da var. Yazar kadın gözüyle anlatımı da tercih etmiş bazı bölümlerde. Böylece ilk kitapta aklımıza takılan şeyler de çözülüyor. Bence okunmaya değer.
Yazı yeni önüme düştü. 100 dizisini anımsattı. Fırsat bulursanız bir göz atın.