Karşıda bir ağaç var. Yemyeşil. Dalları gür. Parıldayan ışık, yapraklarda yumuşak bir rüzgarla geziniyor. Öyle bir tablo ki toprak, ateş, hava ve ağacın içindeki su inanılmaz bir canlılıkta hareket ediyor. Eğer hızla geçersem kısa bir bakış atıyorum. Telaşlıyım. İşlerim çok. Biliyorum ki bu ivedilik, tezcanlılık ve yüzeysel bakış tüm şehri sarmış durumda. Çünkü bizler KISA BAKIŞLIYIZ.


Video olarak dinlemek / izlemek isterseniz aşağıda:

PODCAST – SPOTIFY


Spotify kanalıma abone olabilirsiniz.

Uzakdoğunun insanı ve Kızılderililer gibi toprağa yakın halkların kültürlerinde sessizce bakmak vardır. Konuşmadan tüm varlığını, tüm dikkatini baktığına vererek dünyadaki en önemli şeyi yaptığına inanarak, en basit işleri büyük bir adanmışlıkla yapmak vardır. Hayattan kaçmazlar. Hayatları hakkında konuşmak yerine ona nüfuz ederler. UZUN BAKIŞLIDIRLAR.

Her nefesi dinlerler, karşılarındaki insan ne anlatıyor, neden nefesi kesik kesik, neyi gizliyor, neyi açıklıyor, neden üzgün, neden mutlu? Bakışları çift yönlüdür. Sadece o kişiye bakmazlar. İçlerinde derin bir empati eşleşme, özdeşleşme vardır. Bu duyguya da bakarlar. Böylece izledikleri her neyse onun tüm varoluşunun içlerine dolmasına izin verirler.

Binlerce yıllık kadim öğretiler, insana “bir ve bütün olmayı”, sonra “evrenle dolmayı”, tüm kopukluk ve yalnızlığı bir sahra serabı gibi silmeyi öğretir. Bunun için önce insan, kabuğunu oluşturan aceleden sıyrılmalıdır. Acelenin gözleri, derinlere inemez, sığdır, sabırsız, tahammülsüz ve hırçındır.

Yalnızca “Uzun Bakışlılar”ın gözlerinde görürsünüz huzuru. Derin sessizlik öyle geniş açmıştır ki kanatlarını. Bakarken hem evrenin muhteşem eşsiz anını, hem kendisinin muhteşem tabiatını görür.

Bunun için bakarken gözlerinize, gözlerimi kaçırmam ben de. Bunun için yazarken dinlerim. Klavyenin her bir sesi kadar nefes alışlarımı. Bu yüzden derinlikten ve susmaktan korkmam. Zaten rüyalar da en derin sessizliğinden doğmaz mı aklın?

Fotoğraf:
Justin Kingsford Smith, yer: Costa Rica / Bird and Tree / 2005



EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN

Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.


https://suleymansonmez.substack.com/
E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.


2 YORUMLAR

  1. Kısa bakışlar…
    Evet; değişim ve gelişimin mutlak bir yasa olduğu evrenimizde, insan türünün uğrayıp ayrılmaya gerek duymadığı bir durak sanırım. Psikolojide “değişimi görememe veya farkı fark edememe körlüğü” olarak tanımlanan bu durum, çok temel insanî bir özelliği gösteriyor. O da, insanların düşündüğünden çok daha az şeyi, görüp fark edebildiğidir. İnsanın algılama sistemi; gördüğü manzaranın bütün detaylarını yakalama yerine, çok az bir şeyi, ön kabullerine, niyetine ve dikkatini konsantre ettiği noktaya bağlı olarak zihnine transfer etmektedir. Böylesi bir durumdada kaçınılmaz olarak,
    anlayamama, görememe, hissedememe, algılayamama sonucu içinde yaşadığımız bütünlüğü ve muhteşem birliği göremeden bireyselleşmiş bir yaşam ile yalnızlaşıyor ve mutsuzlaşıyoruz…

    Sanal bireyselliğimizin değişebilmesi umuduyla..:))

  2. Çok güzel bir yazıydı… Yorumum aslında yorumsuz kalmak… Aynı derin bakışlılar gibi, bazen sözcükler de sığ kalır acele düşülen, sınırlı kutuların içinde anlatmak istenene…..

    Sevgilerimle…

SİZİN DÜŞÜNCENİZ NEDİR?

Yorumunuzu yazınız
İsminizi Yazınız