Yıllardır ilaçları doktorlar yazar, eczacılar satar. Bu süreçte hepimiz için olağan gelişen olaylar uzmanların tavsiye ve gözetiminde olduğu için normal işler. Ancak bir de şöyle bir süreç vardır. Bir teyze kullanmıştır, iyi gelmiştir, ya da iş arkadaşımız önerir ve biz de kullanırız. İlaçla en tehlikeli oyun, bir satın alma metası ve kişilerin şahsi isteklerine göre alma nesnesi haline gelmesiyle oluşur ki, işte ilaçta reklamın bunca zamandır yasak olmasının en büyük nedeni budur. Şimdiyse ilaca, süpermarketlerde, benzincilerde, kozmetik marketlerde satılan bir ürün olarak izinlerin verileceği, hatta artık TV’lerde reklamların olacağı söyleniyor ki, halkımı tanıyan biri olarak felaket olacağını söyleyebilirim.
Olayın iki yönü var. Bu reklamların serbest kalmasıyla ekonomik gelir elde edecek eczacılar dışındaki tüm satış mareketleri, bunların reklam kanalları ve elbette ilaç sanayi, diğer yönü zaten ekonomik olarak Sosyal Güvenlik kurumları ile ciddi sorunlar yaşayan eczacıların içine gireceği ikinci darboğaz.
Dolayısıyla ortada ekonomik bir çıkar çatışması olduğu için herkes işin kavgasının paradan kaynaklandığını düşünüyor. Oysa durum bu kadar basit değil.
Reçetesiz satılan ve nispeten zararsız olduğu düşünülen ilaçların doktor ve sağlık uzmanı gözetimi olmadan kullanılması inanılmaz etkilere yol açabiliyor.
İstanbul İçerenköy’den Eczacı Nesrin Mungan Hanım’la yaptığım görüşmede “bana anlaşılır bir şekilde, neler olduğunu” anlatmasını rica ettim. Sonuçta ne ben, ne de siz tıp okumadınız.
Kısaca özetleyecek olursam :
Tüm ilaçlar aynı zamanda birer zehirdir ve kişi kendi karar verip almamalıdır. Mutlaka uzmanına danışmalıdır (Dr, Ecz. )
Bilinçsiz tüketilen bi analjezik (ağrı kesici), mide kanamasına ya da karaciğer yetmezliğine yol açabilir. Hatta Sanatçı Ebru Gündeş’te olduğu gibi bir bebe aspirini içmek (bilinçsizce) bile kişiyi nakavt edebilir. Ya da bir astım hastasını krize sokabilir. Pastil şeker hastasını komaya sokabilir.
En nihayetinde kişi yanlış ilaç seçiminden (sırf TV’de izlediği mucizeyi bedenine taşımak niyetiyle) ölebilir.Nitekim yakın geçmişte yaşanan şu olayı hatırlatmakta yarar görüyorum; sabah programları yapan ünlü bir sanatçı (kötü niyetle yapmadığı için ismini gizliyoruz) kullanıyor diye satışı patlayan Li da 3 kişinin ölümüne neden oldu. Ancak bundan sonra yetkili ilgililer?! piyasadan Li da ve benzeri ilaçları toplattı. Daha sonra sanatçı da elbette çok üzüldü. Ve özür diledi. Ancak yine de görünen o ki kişiler sağlık görevlileri yerine sanatçıları dinlemekte. Yarın TV’de neler olacağını düşünebiliyor musunuz?
Bu ilaçlar geçici rahatlama sağladığından kişinin olası daha önemli bir hastalığını örtüp gecikmelere neden olabilir.
Biz eczacılar reçetesiz de olsa, bu ilaçları satarken gerek sözel, gerekse gözlem yoluyla hastayı inceleyip doğruya yönlendirme yetisine sahibiz. Oysa reklamla etkilenerek alınan zehirler (ilaçlar) kişiye ne yapmaz ki.
Bu onaylanırsa bu ilaçlar marketlerde satılacak, benzin istasyonlarında satılacak ve ilaç hakkında bilgi ve yetki sahibi olmayan ellerce pazarlanarak halkın sağlığı tehdit altında bırakılacak.
Bu işin bir de mali kısmı var, bu ilaçların hiç birini devlet ödemeyecek.
Türk Eczacılar Birliği sitesinde açıklama
http://www.recete.org/index.php?recordID=168844
Eczacının Sesi’nde yayınlanan basın açıklamasını da okuyabilirsiniz.
http://www.eczacininsesi.com/index.php?yon=haber&id=1142
EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN
Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.
Merhaba,
Bundan 5 yıl önce kadar bir zamanda (yani 2002 yılında) Muğla’nın milas ilçesinde eczacılık yapan kuzenimle konuşuyorduk.
–Niye reklam vermiyorsunuz demiştim(gülerek)
–“Şöyle mi diyelim reklamda” dedi.
— Gel vatandaş gel! En iyi ilaç bizim eczane de en güzel öksürük şurupları bizdeeee!
…sonra birlikte güldük. Amacım şakalaşıp elenmekti ciddi değildim. Sanırım Doğa’da ki en büyük yanlışa sebep oldum. Biliyorsunuz enerji kaybolmaz biçim değiştirir. biim seslerimiz duyup işleme alınmış olmalı. 🙂
Evet traji – komik bir hikaye bizim ki. Sadece siz okuyanları ve Süleyman Bey’i biraz neşelendirmek istedim.
Eğitim oranımız bir kez daha gözler önüne serilirken. Batının labratuarında bir kobay fare olarak yaşamak sanırım bu dünya’da bir çok ülke gibi bize de piyangodan vurmadı!
Neyse devam edemeyeceğim. Bazen sinirlerim zor dayanıyor. Ama iyiyi umalım. Aynı bir Rum atasözünde olduğu gibi;
“Umudun olduğu yerde , hayatta vardır.”
Sağlıcakla kalın,
Cem
Cem Bey emin olun reklamlar serbest olsa “Mehmed Ali Bey azıcık yardımcı olun, şu ilacı da verin kızım öksürüyor bak” diyen bir telefon yarışmacısı mutlaka çıkacaktır. 🙂
Ama olayın en acı yeri RTÜK başkanının da kendilerini desteklediğini, reklam payını arttıracağını düşünen reklamcıların açıklamaları. Hayretle izliyorum. Bir çok reklamcı arkadaşım var ama hiçbirisi kanlı para istemiyor. Halk sağlığından daha mı önemli bu reklam pastası ve TVlerin kazancı anlamıyorum…