Sinema-Dizi

Arayıcının Efsanesi | Legend Of The Seeker

Yazar:

28 Ocak 2010

Son zamanlarda ilgimi çeken dizilerden birisi oldu. Fantastik öğelerle, Ortadünya’da geçen, oyuncularının saf ve inandırıcı rolleriyle samimi gelen dizi, bizi ailecek kendisine bağladı.

Son zamanlarda ilgimi çeken dizilerden birisi oldu. Fantastik öğelerle, Ortadünya’da geçen, oyuncularının saf ve inandırıcı rolleriyle samimi gelen dizi, bizi ailecek kendisine bağladı. Arayıcının Efsanesi | Legend Of The Seeker

Efsanelerin çoğunda olduğu gibi kötü bir hükümdar ve o kötüyü yenmesi umut edilen bir kahraman var. Ama bu hikayenin farkı, sanırım kahramanın bildik kahramanlara pek benzememesi 🙂

Tamamen sıradan bir köy genci ve babası oduncu olan Richard, dağda gezip insanlık namına tahta bir köprüyü onarırken, bambaşka bir boyut-dünyadan gelen Confessor Kahlan adlı genç kadını ve onu kovalayan şövalyeleri görür. Onu korumak adına aralarına girer. Kadın, olağüstü yetenekleriyle kendisine saldıranlardan birisine dokunarak iradesini tamamen devralır. Kıran kıran bir mücadele yaşanır.

Bu ilginç öyküde genç adam kendisinin, sandığı kişi olmadığını, aslında bin seneye yakın zamandır beklenen Seeker of Truth (Gerçeğin Arayıcısı) olduğunu öğrenecektir. Elbette bunu kabul etmeyecektir. Ama başına gelen dramatik ve ürpertici olaylar dizisi ile rolünü adım adım üstlenmeye başlayacaktır. Bu haliyle seçilmiş kişi üzerine kurulu filimlerden biraz olsun ayrılıyor. Çünkü bugünün gençlerinden birisini alıp “sen kurtarıcısın al şu kılıcı” dense verilecek tepkilerin hepsini veriyor (!)

Dizi şu an ikinci sezonda. İlk sezonu izledikten sonra yazıyorum. LOST, Heroes, Prison Break, Smallville, Visitors, Flashforward gibi dizileri kaçırmayan deneyimli izleyici tadıyla dizinin sıradışı bir deneyim sunduğunu ifade ediyorum. Yeşilliklerle dolu orman manzaraları (Bölümler Yeni Zelanda’da çekiliyor), dağlar nehirler ve teknolojinin olmadığı ama bol sihir ve kılıç sahneleriyle dolu dünya, güzel bir seyirlik sunuyor. Her bölüm, ardışık olmasına karşın, bazen tanıdık, bazen yepyeni senaryolarla sizi sıkmadan ekrana bağlıyor. Ayrıca benzetecek olanları baştan uyarayım kesinlikle “Hercules and Xena” yani Zeyna diye hatırladığımız dizi gibi değil. Olaylar ciddi. Yaşananlar ciddi. Filmdeki dijital efektler oldukça sıkı. Göz gördüğüne inanıyor.

DİZİNİN İLK BÖLÜMÜNÜN KISA TANITIMI

Konunun temelinde yatan Seeker / Arayıcı efsanesi zaman zaman Hz. Musa ve Firavun öyküsünü andırmıyor değil. Ama sadece doğum sırasında kehanetin gösterdiği köydeki çocukların öldürülmesinde. Öykü ise, Terry Goodkind‘ın yazdığı The Sword of Truth (Gerçeğin Kılıcı) adlı roman serisinden televizyona uyarlanmış. Serinin pek çok kitabı var.

Amazon kitap tanıtımlarından bakmak isterseniz aşağıdaki listelerden tıklayın.
1, 2 v 3. kitaplar , 4,5 ve 6. kitaplar , 7,8 ve 9. kitaplar
Tam liste ise şöyle:

Debt of Bones (2001)
Wizard’s First Rule (1994)
Stone of Tears (1995)
Blood of the Fold (1996)
Temple of the Winds (1997)
Soul of the Fire (1999)
Faith of the Fallen (2000)
The Pillars of Creation (2002)
Naked Empire (2003)
Chainfire (2005)
Phantom (2006)
Confessor (2007)

DİZİNİN BAŞROL OYUNCULARI

Arayıcı’yı (Richard Cypher) oynayan Craig Horner rolün hakkını gerçekten iyi veriyor. Fiziksel kondisyonu kadar, kılıcı zaman ilerledikçe daha iyi kullanması ve filmdeki dövüş kareografileri kadar duygusal sahnelerdeki başarısı, temiz ve yakışıklı yüzüyle ailemizin iyi ama biraz haşarı çocuğu havasını veriyor.

Lekesiz beyazlığın simgesi gibi(!) tek bir kir bulaştırmadan bembeyaz elbiseleri ile ormanlarda savaşan, koşan, kadın savaşçı ve gizemli Confessor Kahlan Amnell‘i oynayan Bridget Regan ise gerçekten çok güzel bir kadın ve bakışları ile rolünün inandırıcılığını yerine getirebilen bir kadın. Ama diziden bu anlamda fazla bir şey olmasını beklemeyin 🙂 Sonuçta fantastik filmler genç kitle başta olmak üzere izlenir ve aile filmleridir 🙂

Dizinin bence başoyuncusu ise Başbüyücü Zeddicus “Zedd” Zu’l Zorander‘i oynayan Bruce Spence. Cidden adamda Rock yıldızı olacak bir karizma var. Müthiş etkileyici ses tonu, bir başbüyücü olmasına rağmen samimi tevazu dolu bakışları ve dostluğu, bölümler boyunca çok seveceğiniz bir güven abidesi gibi. Yaptığı büyüler de cabası. Ama bence harika bir kuklacı 🙂 İzleyenler bu göndermemi daha iyi anlayacak. Peki bu adamı başka bir yerde gördük mü? Evet Mad Max adlı bilimkurgu filmde ve seslendirme sanatçısı olarak Finding Nemo ile pek çok filmde. Filmografisinde okuyabilirsiniz.

Kötü adama gelince. İsmi Darken Rahl. Oynayan ise Craig Parker. Bilemiyorum uzun zamandır bu kadar akıllıca hazırlanmış bir fantastik kötü adam gördüm mü? Eğer sözlerini yeterince dinlerseniz nazik, kültürlü ve aristokrat aksanıyla konuşması ile Arayıcı’nın nasıl bir vahşi olduğuna sizi inandırabilir. Bağıran, çağıran değil, kurnaz yine kaslı ve karizmatik bir lider. Bence tek eksiği iyi yöneticiler yetiştirememesi. Korkuya dayalı tüm yönetimlerde olduğu gibi komutanları risk almaya çekinip, emrini bekliyorlar. Böylece koskoca bir ordu boş bir gövdeye dönüşüyor ve o kadar beyinden yararlanamıyor.

Her neyse, fantastik bir öyküyü kalkıp İnsan Kaynakları dramına çevirmeyelim, hiç alakası yok(!) İlk sezon 22 bölüm. İkinci sezon ise devam ediyor. Eğer bu yazıyı yılar sonra okursanız belki 3. 4. sezonları da çevrilmiş olur.

Dizide çok önemli karakterlerden birisi de Mord’Sith denen kadınlar. Kesinlikle detaya girmeyeceğim ama çok renkli bir tarzda çalıştıkları kesin(!)

Bridget Regan ve Craig Horner ile Röportaj

Bir de önemli not: Yukarda verdiğim özetler spoiler / ispiyon sayılmaz bile. Çünkü birinci bölümde anlatılanların sadece yarısı gibi bir kısımda hikaye açıklanıyor ve bu nedenle senaryosu sürekli değişen dizilerin verdiği kabak tadını vermiyor.

İkinci önemli not: İlk bir iki bölümü izleyen entelektüel zihinler ekşisözlükte eleştirmiş. Ama ardından yine aynı sayfada bir sürü övgü geliyor. Bunun nedeni dizinin süratle oturmuş olarak devam etmesi. Donanımhaber forumlarında da aynısı olmuş en başta “klişe öykü” denmiş sonra deli gibi devamı beklenmiş. Yani bir bölüm izleyip karar vermeyin 🙂