Seneler önce çekilmiş 1998 yapım bir film. Ama daha girişte sesleri görüntüleri ile sessizliğe çağırıyor izleyenleri. Cennetvari bir ada deniz kumsal yerliler ve iki Amerikalı. Kaçmışlar. Savaş yılları. Böylece 1940’lı yıllara Amerikan – Japon savaşına dönüyoruz. Koca okyanus aralarında olduğu için birbirlerine gitmeleri son derece zor olan iki ülke. Savaşı Pasifik Adaları’nda ve denizde sürdüren, son derece bunaltıcı ortamlarda gemi kamaralarında sıkışık gidilen ve ölümüne yapılan çıkartmalar.

İzlemenizi tavsiye ediyorum... Thin Red Line | İnce Kırmızı Hat

İlginç bir şey, kafanızı nereye çevirseniz çok ünlü birini görmeniz. Öylece pısırık gezen bile yıllar sonra başrol oynayacak ve Oskar alacak. Kadro olağanüstü gerçekten. Bakalım kimler varmış…
Sean Penn , James Caviezel , George Clooney , John Travolta , Nick Nolte . Yönetmen Terrence Malick.

Bu filmin en belirgin özelliği alışıldık savaş ve kahramanlık ya da aşırı kan gövdeyi götürüyor filmlerinden değil. Duyguların adım ve adım değişimi. Ölümü sorgulayış ve kimin neden öldüğünü anlama çabası. Tüm bu karmaşa da adanın güzelliği nefes kesen sesler. Öyle ki çimenleri sesleri kuşlar hep arkada.
Değişim, yükselme arzusu, ben, biz ve ötekinin ayrılığı ve hayatın bütünselliği bizim geçici onunsa kalıcı olduğu. Biz kendimizi yokettikten sonra bile onun temizlenip tüm güzelliğiyle ışıldayacağı…

İzlemenizi tavsiye ediyorum…

Not: Thin Red Line savaşta yanyana dizilen İngiliz askerlerinin kırmızı elbiseleriyle çizdikleri görüntü.

 Filmden diyaloglar:

this great evil–where’s it come from? how’d it steal into the world? what seed, what root did it grow from? who’s doing this? who’s killing us, robbing us of life and light, mocking us with the sight of what we mighta known? does our ruin benefit the earth, aid the grass to grow and the sun to shine? is this darkness in you too? have you passed through this night? “

“Bu büyük şeytan.- Nereden geliyor, böyle ? Nasıl dünyaya süzülüyor ? Hangi tohumdan, hangi kökten türüyor ? Kim yapıyor bunu ? Kim öldürüyor bizi ? Hayatı ve ışığı bizden çalıyor. Hiç bilemeyeceğimiz bir yerden bizimle alay ediyor. Acaba bizim yok olmamız dünyanın yararına mı ? Toprağın güneş, ışık alması için daha mı iyi ? Bu karanlık, senin de mi, içinde ? Bu geceye çıkar mısın ?”

“Beraber yaşadıkların kimlerdi ? Beraber yürüdüklerin ? Kardeş. Dost. Karanlıktan ışığa. Kavgadan aşka. Bunlar bir aklın işleyişi mi ? Bir yüzün farklı yönleri mi ?
Ruhum,  izin ver, içinde olayım. Gözlerimden bak. Yaptıklarıma bak.
Herşey ışıldıyor.”

TAKİBE ALIN:

X (Twitter) Takip Edebilirsiniz: 
twitter.com/ssonmez

Bilimkurgu okumayı seviyorsanız,
Starbul ilginizi çekecektir. www.starbul.com

Youtube Kanalım: 
www.youtube.com/suleymansonmez 


Filmi online satın almak için:
http://www.ideefixe.com/video/tanim.asp?sid=SJ787GMTYK7KYZAH3XWM&referer=80239

Kaynakça:
http://www.imdb.com/title/tt0120863/
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=the+thin+red+line
http://www.beyazperde.com/haber/2571

İzlemenizi tavsiye ediyorum... Thin Red Line | İnce Kırmızı Hat
İzlemenizi tavsiye ediyorum... Thin Red Line | İnce Kırmızı Hatİzlemenizi tavsiye ediyorum... Thin Red Line | İnce Kırmızı Hat

TAKİP İÇİN : Yazdığım Kitaplar | Youtube | Twitter | Instagram



4 YORUMLAR

  1. Birinci Dünya Savaşı öncesinde örnekleri olsa bile ilk uçak gemisi HMS Ark Royal 1914’de denize indirilmiştir
    hatta yine Birinci Dünya Savaşında Çanakkale’de bulunmuştur. Japonya ve Amerika arasında gerçekleşen Pasifik çarpışmalarında ise çok sayıda uçak gemisi bulunuyordu…

  2. Bazen böyle güzel bir site bulunca siteyi tamamıyla okumak istiyorum:)
    Eh! Tabii sadece okumak da olmuyor, katılımcı olup iyi kötü neyse fikrini de söylemek lazım.

    Sitenizi buldum ve neredeyse tüm haberlerini okudum. Çok beğendim.

    Sizin gibi tüm öğretmenlerin kendilerine ait ilgi alanlarında böyle siteleri olduğunu düşünsenize, ne büyük ve ne güzel bir kaynak olurdu…

    Sitenizdeki haberleri okudum, ilgili olduklarıma yorum yazdım ama hep kendi ismimi alt alta(ana sayfada son yorum bölümünde) görünce fazla da kirlilik yaratmamak için yorum yazmayı bıraktım.

    Bakalım neler değişmiş, neler yapılmış diye de bir kontrole geleyim dedim ve şu anda bu yorumu yazdığım konu için yaptığınız düzeltmeyi görünce de çok hoşuma gitti. Dayanamayıp bir yorum daha yazayım dedim:)

    Hassasiyetiniz ve işinize (ki burada hobi olarak yapılmasına rağmen) gösterdiğiniz özen için tekrar tebrik ederim.

    Başarılarınızın devamını diliyorum…

  3. ‘Doganın kalbindeki bu savas neden?’ ‘Kimi neden vuruyoruz?’ Bu film alışılagelmiş savaş filmlerinden değil. Duyguların adım adım değişimi, ölümü sorgulama ve kimimn ne için öldüğünü anlama cabası…
    Değişim , yükselme arzusu, ben , biz ve ötekinin ayrılığı ve hayatın bütünselliği bizim geçici onunsa kalıcı oldugu.Biz silinip gitsek bile hayatın tüm güzelligiyle kalacagı anlaılıyor.
    Acaba bizim yok olmamaız dünyanın yararına mı? Bu karanlık bizim de içimizde mi? Yarına çıkacagımız ne belli? Hicbir savasın kahramanı olmaz , olamaz! Savas bir şey kazandırmaz alınan canlar ile onları alanları da bitirir en sonunda.(savaş insana şeref kazandırmaz)
    Bu kadar kötü olan dünyanın dışında bir başka dünya var. Witt’in umut ışığı en azından bunu belirtir bizlere. Generalin hırsına bakarsak onun tek dünyası savaş ve makam sevdası. Son bölümde Witt’in uzun uzun bakışları şunları söyler bize; ‘Kim bizim de düşeceğimiz bu duruma bakıp da bizimle alay ediyor?’ Bu savaşın galibi kimdir?…
    Peki tüm bu olanlardan doğanın suçu nedir? Filmin eşsiz oyuncu kadrosunun bir üyesi de doğanın ta kendisidir.
    -Fakat olmuş ile ölmüşe çare yok .
    ” Every man fights his own war.’ diyor filmin sonunda. Aslında bu herşeyi açıklıyor.
    ”Her adam kendi savaşıyla dövüsür.” Madem çamuruz anamız olan dogaya verdigimiz bu zarar niye?…
    Hakan Karabulut 2006

YORUMUNUZ NEDİR?

Yorumunuzu yazınız
İsminizi Yazınız