Nükleer santral bir semboldür. En büyük silah gücünü elinde tutanların sembolü. Atom bombasını.
Şu anda dünya devlerinin en belirgin özelliği tümünün nükleer enerji ve bomba sahibi olmasıdır. ABD, Rusya diyelim, Çin, İngiltere, Fransa gibi.
Bu ülkeler Birleşmiş Milletler’de asıl oy hakkı olan ülkelerdir. Diğer ülkeler gibi oyları üften püften değildir. Nükleer enerji santrali olmadan atom bombası yapılamıyor bildiğim kadarıyla. Atom reaktörü içinde zenginleştirme denilen işlem yapılıyor. O yüzden birileri ben enerji üretiyorum diyorsa şüpheyle yaklaşın.
Ülkemize gelince bizim için durum son derece garip. Çok ama çok garip. Neresinden tutsak garip.
NÜKLEER ENERJİ İLE İLGİLİ 10 MADDE!
1. si bizim ülkemizde deprem fay hattı olmayan yer yok gibi. Depremsiz sadece bir iki il var sadece ve yeryüzünün bu denli hareketli olduğu bir bölgede böyle bir işe kalkışmak çılgınlık.
2.si tüm dünya nükleer enerjiyi terkediyor. Büyük ülkeler atıkları ne yapacaklarını bilemiyor. Amerika’da dev dağ içi – uçurum içi depolar var. Ama onlar da sadece kısa süreli çözüm.
3.sü dünyada enerji devrimi olmak üzere, artık 70’lerde yaşamıyoruz ki! Nanoteknoloji ile boya şeklinde istenen yüzeye sürülebilen güneş enerjisi üretici boyalar araştırılıyor. Avrupa Enerji kurulları her evin kendi enerjisini üreteceği şu andaki gibi slikon bazlı olmayan ve ucuza üretilebilien güneş enerjisi panellerini araştırıyor. Gün, güneş günü. Hatta güneş enerjili çift yönlü takılan sayaçlarla bir ev fazla enerji üretirse şehir elektrik şebekesine veriyor bundan da para kazanıyor.
4.sü Dünya devleri petrolü belli süre daha rezerve etmek için ülkelerinde kullanacak gibiler. Ama kısa sürede hidrojen yakıtlı enerjinin petrolün yerini alması bekleniyor.
5.si Birileri Tesla adındaki bilimadamının yeryüzü ve gökyüzü arasındaki gidip gelen elektrik yükünden yararlanıp enerji üretme projesini okumalı. Üstelik her kitapçıda satılıyor neredeyse.
6.sı Türkiye büyük ülke, ülkemi de çok seviyorum. Ama askeriye dışında çok az yerde hatasız iş gördüm. Bir nükleer santralin “Çin sendromu” denilen etkiyi üretecek şekilde nükleer çekirdeğinin eriyerek magmaya kadar indiğini ve magmayla radyasyonlu bir yanardağ yarattığını düşünmek bile istemiyorum. Bu uzmanlar tarafından çok anlatılmaz ve hafife alınır. Ama inanın bunun yanında Çernobil çatapat kalır.
7.si Nükleer reaktörlerin ürettiği enerjinin yerine sadece anlamlı bir tasarruf kampanyası yeterlidir. Toplumun dikkatini çekmek ve nükleer enerji istemeyenlere yol göstermek yeter. Mesela Kıbrıs’ta halka ücretsiz enerji tasarrufu yapan aydınlatma ürünleri dağıtılıyor. Daha az enerji sarfiyatı yaparak elektrik üretimindeki darboğaz aşılıyor.
8.si OLED aydınlatma ve ekran / TV sistemlerinin gelişi ile klasik aydınlatma / enerji talebinde çok ciddi azalma görülecektir. Günümüzün Plazma TV leri tam bir enerji canavarı.
9.su Türkiye müthiş rüzgar alan bir ülke Avrupanın en rüzgarlık toprakları biz elektrik üretelim diye bomboş bekliyor. Temiz estetik ve doğaya saygılı. Oysa şu an da üretim yok denecek kadar az ve deneysel düzeyde.
10.su Yıllar önce bir nükleer tesisi gezdim. (Küçükçekmecede) size şu kadarını söyleyeyim o mavi parlaklığı Alfa saçılımlarını ve elimdeki Gaiger sayacını şaka yollu taşırken bile göstergelerle dolu o panelleri çocukça heyecanla izlerken bile bunun çok ama çok büyük bir kumar olduğunu ve jilet inceliğinde bir dengede yüründüğünü anladım.
Tüm fikirlerine katılmasam da teknik açıklamaları için okuyabileceğiniz bir yazı http://www.nuce.boun.edu.tr/va3.html
http://www.edinformatics.com/inventions_inventors/nuclear_reactor.htm
Zoque Forumda tartışıyoruz:
http://forum.zoque.net/az-ama-oz/21263-nukleer-santral-hangi-ilimize-yapilsin/
EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN
Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.
Hepsinde haklısınız ama bir nükleer tesisin zarar görmesi sonucu etki ettiği alan düşünüldüğünde sınırımıza yakın yerlerdeki santraller de bize zarar verebilir ve bu bölgede aman bize bir şey olmasın diye santral kurmamış olan (nükleer santrali olmayan) nadir ülkelerdeniz…
Ya bahsettiğiniz alternatif ve yeni enerji kaynaklarının kullanımına hızlı bir şekilde geçelim ya da riski göze alıp biz de santral kuralım derim. Çevremizde bu kadar risk varken ve bizi etkileyebilecekken bu işten uzak durmak, kalkınmakta olan bizim gibi bir ülke için enerjinin pahalı olması nedeniyle büyük kayıplar doğurmaya devam edecek…
Nükleer enerji santrali yapılmasına destek olmuyorum ama madem bu iş böyle o zaman şu güneş panelleri ve rüzgâr türbinlerini her yere yaymaya çalışalım…
Kömür kadar çevreyi etkilemiyor. Sigara kadar insan öldürmüyor. Doğal gaz kadar pahalı değil. Çernobil kadar eski değil. Nükleer santralleri destekliyorum. 3 tane yapılsa ülkemizin ekonomisi ferahlar.
sizin evin bahçesine yapsınlar o zaman
Öncelikle özgün yazılarından dolayı Süleyman Beyefendiye teşekkürlerimi iletmek isterim.
Efendim, esasında nükleer enerji, türü bakımından dünyanın en temiz ve en verimli enerji kaynaklarının başında geliyor. Ülkemiz insanının nükleer enerji gibi muazzam bir nimetle tanışmasının çok kötü olmasından dolayı(hiroşimada atom bombası, çernobilde nükleer facia gibi), nükleer kelimesini daha duyar duymaz bir tedirginlik havasına giriyoruz yada girdiriliyoruz. Bu konuda enerji ehli insanları dinlememiz daha doğru olur. Çünkü şuan kullandığımız kaynakların çevreye olan zararı, nükleer enerji için kurgulanan senaryolardan onlarca kat daha fazla. Fosil santrallerinin durumunu biliyorsunuzdur.
Gelelim bahsedilen diğer kaynaklara:
1-) Aynı miktarda enerji üretimi için kurulacak diğer sistemlerin maliyeti açık ara ile nükleer santral maliyetinin önünde.
2-) Türkiye , dünyada toryum zengini ikinci ülkedir. Toryum ise nükleer enerji üretimi için kullanılabilen bir maddedir.(Yapılacak santralin türüne göre)
3-) Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkenin bol, temiz ve sürekli bir enerjiye ihtiyacı vardır. Diğer kaynaklarda mutlaka kullanılmalı ancak ekonomisini, rüzgarın esmesine yada güneşin doğmasına bağlamamalı. Nitekim geçen yıllarda yaşanan doğal gaz kesintisinin, ekonomimizi nasıl sarstığına hepimiz şahit olduk.
Nükleer enerjiden bu kadar korkuyorsak, Kadir beyin de bahsettiği çevre ülkelerdeki santrallerin varlığı, bizim uykularımızı kaçırmalı o zaman. Mesela Ermenistan’ın Iğdır’a sadece 16 km uzakta bulunan Metsamor santralinin, çernobildeki santralden bile daha eski teknolojiye sahip olduğundan haberimiz bile yok, belki varlığını da bilmiyoruz.
%60 dan bile fazla bir oranda enerji bakımından dışa bağımlı bir ekonomi, ülkemizin geleceği açısından çok tehlikeli. Üstelik ortalama %2 gibi bir nüfus artış hızına sahip olmamız, enerji ihtiyacımızın her 6-7 senede ikiye katlanacağının da habercisi.
Tekrar belirtmek isterim, diğer enerji kaynaklarının da kullanılması, kaynak çeşitliliğini sağlama açısından çok önemli. Hatta bireysel çalışmalar da desteklenmeli, enerji tasarrufu için bilgilendirmeler, kampanyalar düzenlenmeli.
Ama unutmayın temiz, bol ve sürekli enerjiye ihtiyacımız var!!! Tek çözümün nükleer enerji ile geleceği kanaatindeyim.
Teşekkürler…
Her geçen gün temiz ve ardında artık bırakmayan yeni bir enerji eldesi makalesi okuyorum. Bunları bir kez daha toparlamak gerek anladığım kadarıyla.
Nükleer enerjinin sevinçle karşılanacak bir yanı olmadığını biliyoruz. Anahtar mesele hep maliyetlere geliyor. Oysa şu yazıda “Güneş Enerjili Stirling Motoru” http://www.gunesintamicinde.com/gunes-enerjili-stirling-motoru-enerji-ve-temiz-su-darbogazini-cozebilecek-mi/
Metal çanak anten parasına elektrik üretmenin nasıl ucuz ve kolay olduğunu onlarca örnekle anlattık. İsrail ve İspanya elbette ABD bu sistemin ne denli iş göreceğini anlamış olmalı ki yoğun bir şekilde güneş santralleri kuruluyor.
Avrupa Enerji komisyonları Afrika içlerinde devasa güneş santralleri kurarak elde edilen devasa megawattlık enerjiyi denizden kablolarla taşımayı düşünüyor. Mesela Kıbrıs’tan geçen bir yön çoktan konuşuldu bile.
Hal böyleyken ve rüzgarla enerji sağlayan uçan pervaneler balondan üretildiği için maliyetleri inanılmaz düşürmüşken hatta geceleyin dünyanın güneşten aldığı ışımayı salmasıyla enerji toplayan yeni nesil güneş eneji panelleri üretilirken nükleer enerji alınmaması gereken bir risktir.
Atıkları ve tehlikeleri ile en pahalı çözüm yoludur.
Sayın Süleyman Sönmez’e yazısından ötürü teşekkür ediyorum. Ben Elektrik Mühendisliği 3. sınıf öğrencisiyim. Bu konular derslerimiz dahilinde olmasa da bir şekilde sürekli karşıma çıkmaktadır. Yazı çok eski bir yazı olmasına rağmen konu güncelliğini korumaktadır. Elektrik mühendisliği okuyor olsam da bu konunun araştırarak öğrenilen bir konu olduğunu söyleyeyim öncelikle. Eminim ki sayın Sönmez benden daha bilgilidir.
“Efendim, esasında nükleer enerji, türü bakımından dünyanın en temiz ve en verimli enerji kaynaklarının başında geliyor. Ülkemiz insanının nükleer enerji gibi muazzam bir nimetle tanışmasının çok kötü olmasından dolayı(hiroşimada atom bombası, Çernobil’de nükleer facia gibi), nükleer kelimesini daha duyar duymaz bir tedirginlik havasına giriyoruz yada girdiriliyoruz. Bu konuda enerji ehli insanları dinlememiz daha doğru olur.”
Enerji ehli insanlar olarak Elektrik Mühendisleri Odasını görüyorum ve tüm yayınlarında karşı olduklarını bas bas bağırıyorlar. İnternet sitelerinden bu yazıları okuyabilirsiniz. Ayrıca stajımı bir elektrik dağıtım kurumunda yaptım ve gördüğüm her mühendise sorduğum soru nükleer enerjinin gerekliliği konusunda oldu. Yapılsın diyenler “peki neden önce yenilenebilir kaynaklara yönelmiyoruz?” sorununun cevabını veremediler fakat yapılmasın diyenler gerekçelerini çok güzel açıkladılar. Atıkların bir çözümü yok, sizin bahsettiğiniz gibi güvenli değil, olası bir Fukuşima patlamasının altından nasıl kalkılır bilemiyorum. Türkiye’nin 48.000MW rüzgar enerjisi potansiyelinin 1.202MW’ı kullanılmakta yani kullanılmamaktadır.
215.000MW hidrolik potansiyelin 15.831.2MW’ı kullanılmaktadır. Gelişmiş ülkeler hidroelektrik potansiyelin tamamını kullanırken bizim üklemizde durum ortadadır. Zamanında gerekli yatırımlar yapılmamıştır. İlk güneş enerjisi santralimizi daha yeni açtık(yıl 2012) ve kurulu gücü 200 KW 🙂 Yani güneş enerjisinden elektrik üretmiyoruz diyebiliriz. Bu sayısal değerlere TEİAŞ internet sitesinden ulaşabilirsiniz.
Ayrıca elimizdeki enerjiyi ne kadar verimli kullanıyoruz? Endüstride kullandığımız elektrik motorları ne kadar verimli? Bu konuları sorgulamamızda gerekir. Ama şunu da belirteyim ki yenilenebilir enerjiler kesintisiz enerjiler değiller… Fakat nükleer santral benden uzak olsun! Verdiğim bilgilerinde havada kalmış bilgiler olabilir (neden nükleer santrale hayır dediğim gibi). Bu konu saatlerce tartışılabilecek bir konu ve benden değilde EMO gibi kurumların yazılarından okumanız daha doğru diye düşünüyorum. Yazımda asıl vurgulamak istediğim yenilenebilir enerji kaynaklarımızı kullanmadığımızı görmenizdir. Neden kimse rüzgar santrali neden kurmuyoruz diye sormuyor? Neden su potansiyelimizin tamamı niye kullanılmamış diyen yok?
Nükleer santral konusu hakkındaki güncel bilgilere gerekçeleri ile Elektrik Mühendisleri Odası internet sitesinden ulaşabileceğinizi tekrar hatırlatmak istiyorum.