"Dikkat" okullarımızda öğretildiği gibi tek bir noktaya odaklanıp, diğer herşeyi silmek değildir. Oysa ki binlerce yıldır fizik ve beyin gücünü tek noktaya odaklamış başarılı insanların öyküleri anlatılır. Öylesine adanmışlardır ki tek damla yağ dökmeden Ganj Nehrini geçebilirler, binlerce deney yapıp doğru sonuca erişebilirler, bir garajda şirket kurup dünyanın en büyük teknoloji şirketlerine ulaşabilirler. Kiraz Çiçeği ve Bütünsel Dikkat
Görsel: Vibragiel | Creative Common lisansı ile kullanılmıştır.

Eğer nehri izlerken, tüm enerjinizle bölünmeden izliyorsanız dikkat vardır. İşlek bir caddenin ortasında yürürken gelip geçen insanlara çarpmadan yol alırsınız, herbirisi ayrı bir öyküdür. Meditasyon yapanların ve dünyayı en gerçek dalgaboyunda algılamanın peşinde olanlar için düşünce akışı insanın üstüne üstüne gelen bir dalga gibidir. Istırap verici, kaygılarla dolu ve öfkeye meyilli, gündelik bilincin esas sorunu dikkate dayalı huzur eksikliğidir.

“Dikkat” okullarımızda öğretildiği gibi tek bir noktaya odaklanıp, diğer herşeyi silmek değildir. Oysa ki binlerce yıldır fizik ve beyin gücünü tek noktaya odaklamış başarılı insanların öyküleri anlatılır. Öylesine adanmışlardır ki tek damla yağ dökmeden Ganj Nehrini geçebilirler, binlerce deney yapıp doğru sonuca erişebilirler, bir garajda şirket kurup dünyanın en büyük teknoloji şirketlerine ulaşabilirler.

Peki bu konsantrasyon -Türkçe odaklanmak da denebilir – bu haliyle bütünsel algıya uzanan bir dikkat midir? Ben bu yazıyı okurken bedenimden gelen dokunma sinyallerine, sokaktan gelen seslere, yüzümü esip geçen hava akışına duyarlı mıyım?

Yoksa tüm dünyam okuduğum yazıya mı dönüştü? Eğer birden fazla şeyi aynı anda yapabileceğinizi düşünüyorsanız konumuzun esası bu değil. Eğitimle bir çok şeyi aynı anda yapabilir hale gelebilirsiniz. Ancak dışarıdan gelen tüm algıyı olduğu gibi izleyebilecek dikkat gücüne sahip misiniz?

En önemlisi dünya ve sizi de içerecek şekilde, içsel tepkileriniz tüm varlığınızla tüm dünyayı tek bir bütünlük halinde hatta siz ve dünya ayrımı bile kalmayacak şekilde gürültüsüzce algılıyor musunuz?

Çoğumuz için düşüncelerimiz, aklımızdaki içsel konuşmamız, dünyamızın odağıdır. Sizinle birisi konuşurken bile düşüncelerinizin ne dediğini dinlersiniz. Yani aklınızdan geçen ses dışarıdaki olan bitenden çoğu zaman daha önemldir.

Böylece düşüncenin beynimizin algı ve dikkat için ayırdığı muhteşem bir enerjiyi hoyratça tükettiğini görürüz. Zaten bildiğimiz konular üzerine hiç durmaksızın kesintisiz bir düşünme eylemi beynimizde sürer.

Oysa enerji düşüncenin de dahil olduğu bütünü gözlemek için vardır. İnsan varlığının en mucizevi etkinliği hiçbir makinenin ve canlının sahip olmadığı bütünsel dikkate sahip olma potansiyelinin olmasıdır.

Çok sevdiğim çağımızın büyük öğretmeni Krishnamurti’nin konu üstündeki anlatımı ile bitirmek istiyorum.

“Bir de bütünüyle bu tür dikkatten farkı bir dikkat daha var. Genellikle savunusu yapılan, hep uygulayageldiğimiz dikkat türü bütün dikkatimizin bir nokta üzerinde yoğunlaştırılması, odaklaştırılmasıdır. Aslında bir konu üzerinde dikkatinizi yoğunlaştırmak istediğiniz zaman bir başka isteğinize karşı koymuş oluyorsunuz, örneğin pencereden dışarı bakmak isteğinizi, sokakdan kimin geldiğini görmek isteğinizi yenmeniz gerekiyor. Böyle yaparak enerjinizin bir bölümünü de pencereden dışarı bakma isteğinizi yenmek için harcamış oluyorsunuz. Bir şey üzerinde dikkatinizi yoğunlaştırmak için zihninizin çevresinde bir duvar örmeniz gerekiyor, işte siz böylece zihninizi disiplin altına koymanın adına dikkat diyorsunuz. Zihninizden her türlü düşünceyi dışarı atmaya ve yalnız zihninizde dikkatinizi yoğunlaştırmak istediğiniz konuyu bırakmaya çalışıyorsunuz. İşte hemen herkesin dikkat deyince anladığı şey budur. Oysa bundan çok farklı bir dikkat daha vardır. Bu tür dikkatte zihin hiçbir şeyi dışlamaz, hiç birşeyi dışarda bırakmaz. Ama bu tür dikkatte zihnin dışlamaya çalıştığı şeylerin direnciyle karşılaşmayacağı için çok daha güçlü bir dikkat olayı gerçekleşir. Ama böyle dirençsiz bir dikkat zihnin bütün gücüyle katılımını isteyen bir dikkat türü değildir.

TAKİBE ALIN:

X (Twitter) Takip Edebilirsiniz: 
twitter.com/ssonmez

Bilimkurgu okumayı seviyorsanız,
Starbul ilginizi çekecektir. www.starbul.com

Youtube Kanalım: 
www.youtube.com/suleymansonmez 


Burada sözünü ettiğim dikkat olağan üstü imkânlar kazandırmaktadır zihne. Çünkü böyle bir dikkat hiçbir şeyi dışlamamaktadır. Zihninizi bir konu, bir söz, bir konuşma üzerinde yoğunlaştırdığınız zaman başka düşüncelerin zihninize girmesini önlemek için ister bilerek isteyerek olsun, ister bilmeden olsun zihninizin çevresinde bir direnç duvarı örüyorsunuz. O zaman da zihninizin bütünü değil bir bölümü çalışıyor demektir. Bunun için de ne kadar çok dikkat etmek isterseniz, zihninizin bir bölümü içeri dalmak: isteyen düşüncelere duvar örmekle uğraştığı için zihninizin dağılması ya da ana çizgiden dışarı sapması o oranda kolaylaşıyor.

Şimdi buradan başlayalım: Zihnin dağılmasının ne demek olduğunu biliyor musunuz? Okuduğunuz şeye dikkatinizi vermek istiyorsunuz, ama zihniniz dışardan gelen bir gürültüye takılıyor ve siz gürültünün nedenini öğrenmek için pencereden dışarıya bakıyorsunuz. Bir konuya tüm dikkatinizi vermek istiyorsunuz ama zihniniz başka konulara dalıp gidiyor. İşte bu dalıp gitme olayına zihnin dağılması adını veriyoruz. Zihninizin bir bölümü bu zihnin dağılması dediğimiz olaya karşı direnmeye çalışıyor, kuşkusuz bu direnmeyle de gereksiz yere enerji harcamış oluyor. Buna karşın siz zihnin tüm çalışmalarından her an haberli olursanız zihnin dağılması diye bir olay söz konusu olmaz, böylelikle de zihnin dağılmasına karşı koymak için bir enerji harcanması gerekliliği de ortadan kalkar. İşte bunun için dikkatin ne olduğunu ne olmadığını iyice anlamak son derece önemlidir.

Eğer hem tapmağın çanının sesini, hem de çan vuruşları arasındaki suskunluk duraklarına kulak verirseniz bu dinleme olayının tümüne birden dikkat diyebiliriz. Bunun gibi birisi konuşurken yalnız söylenen sözlere değil de sözler arasındaki duraklara da kulak vermek dikkattir. Bunu uygularsanız zihniniz dağılmadan, bir dirençle karşılaşmadan tam olarak dikkatli kalmayı kolaylıkla başarabilir.

«Pencereden bakmamalıyım. Gelen gidenlerle ilgilenmemeliyim. Canım bir başka şeyle ilgilenmek bile istese dikkatimi bu konu üzerinde tutmalıyım.» diyerek zihninizi disiplin altında tutmaya çalıştığınız zaman zihninizde bir bölüntü yaratmış oluyorsunuz. Böyle bir bölüntüyse son derece zihninizi yoracak ve boşuna enerji harcanmasına yol açacaktır. Ama ayırım yapmadan herşeyi birden dinlerseniz o zaman bir bölüntü ve direnç olmayacak ve o zaman hiç bir çaba olmadan zihnin tüm dikkatiyle herşeyi izleyebildiğini göreceksiniz. Bilmem ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum?

Kuşkusuz zihni dikkatli olmaya eğitmek için zorlamanın zihne zararı olacaktır. Bunu böyle söyleyerek zihnin daldan dala atlayan bir maymun gibi huzursuz bir biçimde bir düşünceden ötekine dolanıp durmasını savunmak istemiyorum. Şu var ki biz yalnız zihnin bu iki durumunu tanıyoruz. Yani bir konu üzerinde yoğunlaşmaya zorlanması ya da oradan oraya, o düşünceden ötekine dolanıp durması. Ya zihnimizi başka bir konuya kaymaması için bir konu üzerinde yoğunlaşmaya zorluyoruz, ya da bırakıyoruz o düşünceden ötekine atlayıp dursun. Şimdi benim sözünü ettiğim dikkat bu ikisi arasında bir orta yol değildir. Tam tersine bu tür dikkatin ötekilere hiçbir benzerliği yoktur. Bu tür dikkat bütünüyle değişik bir yaklaşımdır. Zihninizin çalışmasından tam olarak haberli olmaktır. Hiçbir şeyi dışlamadan izleyici bir tutum içinde olmaktır.

Bu söylediklerimi bir kez deneyin zihninizin ne kadar çabuk öğrendiğine siz de şaşıp kalacaksınız. Bir şarkı ya da bir ses dinlediğiniz zaman zihninizin tam olarak, tam bir farkındalıkla algılamasına izin verdiğiniz zaman öğrenme çabasının ortadan kalktığını göreceksiniz. Size tarih öğretmeninin tarihsel bir olayla ilgili olarak anlattıklarını nasıl dinleyeceğinizi bilirseniz, yani hiç bir direnç olmadan zihninizdeki boşluğu ve suskunluğu kullanarak dinlerseniz o zaman zihniniz dağılmadan dinleyeceğiniz için yalnız dinlediğiniz olayı öğrenmekle kalmayacaksınız, o tarihsel olayı anlatırken tarih öğretmeninin o olayı nasıl önyargılarıyla yorumladığını da farkedecek ve o olaya karşı sizin içinizden gelen tepkiyi de ortaya çıkarmış olacaksınız.

Şimdi size boşluğun ne olduğunu söyleyeyim. Bu odanın içinde boşluk var. Şimdi olduğunuz yerle öğrenci yurdunun olduğu yer arasındaki açıklık boşluktur, köprüyle eviniz arasındaki açıklık boşluktur, ırmağın bu kıyısıyla karşı kıyısı arasındaki açıklık boşluktur. Tıpkı bunun gibi zihninizde de boşluk vardır. Ya da zihniniz öylesine kalabalıktır ki içinde hiç boşluk kalmamıştır. Eğer zihninizde boşluk varsa orada suskunluk vardır ve işte bu suskunluktan bu söylediğim şeyler gerçekleşir. Eğer zihninizde bu suskunluk, bu dinginlik varsa o zaman dinleyebilir, direnç olmadan dikkatinizi ayakta tutabilirsiniz. İşte bunun için zihinde boşluk olması bu kadar önemlidir. Zihniniz çok kalabalık değilse, dur durak bilmeden hep düşüncelerin saldırısı altında değilse, o zaman köpeğin havladığını, uzaklardaki köprüden geçmekte olan trenin sesini duyarsınız, bir yandanda şurada konuşmakta olan kimsenin neler söylediğini de tam olarak izleyebilirsiniz. İşte o zaman zihin canlı, yaşayan bir şeydir.

Soru: İnsan bir çok şeyi aynı zamanda nasıl izleyebilir?
Krişnamurti: Benim sözünü ettiğim şey bu değil. Çok kimse zihnini aynı anda birden fazla konu üzerinde yoğun» laştırabilir. Bu yalnızca insanın kendisini bu şekilde yoğunlaşmaya alıştırmasıyla elde edilecek bir yetenektir. Benim söz ettiğim konu bu değil. Ben hiçbir direnci olmayan bir zihinden, içinde boşluk olduğu için dinlediğini, işittiğini tam olarak algılayabilen bir zihinden, suskunluk ve sükûnet içinde olduğu için içinden her türlü düşüncenin fışkırabileceği bir zihinden söz ediyorum.
KRISHNAMURTI – İÇ ÖZGÜRLÜK

Kaynak:
http://www.mihrace.net/krishnamurti1/

TAKİP İÇİN : Yazdığım Kitaplar | Youtube | Twitter | Instagram



5 YORUMLAR

  1. Hakkı hocam aslında tam olarak değil.

    Biliyorsunuz Gurdjieff öğrencilerine 4. Yolu öğretirken “Dur Alıştırmaları” yaptırırdı. “Dikkat alıştırmaları” olarak geçen bu etkinliklerde hiç kıpırdamadan, içsel sesin susturulması ve Tanık olarak olan biten ister içimizde, ister dışımızda olsun gözlememiz öğretilirdi.

    Bu alıştırma gerçekten bir çok inisiyasyon uygulamasında içsel yolculuğa çıkan insanın ilk eğitimini oluşturur.

    Ancak eğitimi sürdürüp Tanık Bilinci’nin, tanık ve gözlediği şeklinde ikiye bölündüğünü gördüğünüzde bu gözlemdeki tanık, gözlem ve gözlenen üçlüsünün Birlik olmadığını fark edersiniz.

    Oysa “dikkat” ya da “bütünsel gözlem” içinde benin, gözlenenin olmadığı, sadece gözlemin geriye kaldığı bir haldir. Bu nedenle dünya bütündür.

    Bunu Gurdjieff de biliyordu. Ancak öğrencisi Ouspensky bir türlü daha ileri gidemedi.

    “İnsanın Gerçeği Kendini Bilmek” kitabının son bölümlerinde de belirsiz şekilde itiraf ettiği gibi ustasının mucizevi görünen öğretisini tamamlayamadı ve eksik bir öğrenci olarak ustasından ayrılarak yola devam etti kitaplar yazdı.

    Ekim Bey ve Gurdjieff’in İstanbul buluşmaları ve dikkat üzerine çalışmaları da okunması gereken yerler.

    Son olarak Don Juan’ın 2. Dikkati ile 4. Yolun Tanık Dikkati aynı.

    Ve Don Juan’ın 3. Dikkat diyerek ifade ettiği bütünsel dikkat ile Krishnamurti’nin dikkat olarak ifade ettiği şey aynı. 3. Dikkat ustalarının bir gün ormandan çıkarak 2. Dikkatin ustalarının kurduğu Eski Güney Amerika medeniyetlerini dağıttığı bölümleri hatırlatmak isterim. 2. Dikkat ancak köprü olmalıdır. Nihai bekleme yeri olamaz.

    Kısacası ortalama bir insan dikkatsiz yaşar ve bunun farkında dahi değildir. Bilinçli olduğunu sanır.

    Bilinçli olma yolundaki çalışanlar ise özdenetim ve konsantrasyon ile gözlemlemeyi ve akıllarındaki sürekli konuşan içsel sesi düşünceyi susturmayı öğrenirler.

    Gerçek ustalar ise bütün olmuşlardır, direnç göstermeden kaybolmadan, evrenle bütünleşmişlerdir ve dikkatleri de bütünseldir. Bu dikkat türü tarif edilemez alıştırması ve formülü yoktur. Ya o hal içindesinizdir ya da değil. Size öğretilemez ve bilinen aklın sınırları içinde değildir.

  2. Gurdjieff’i okuyalı uzun zaman geçmiş, şimdi hak veriyorum, doğrusun. Ama tanık bilinci sadece dur alıştırmalarında değil hayatın diğer alanlarında da kullanılması gereken bir teknik. İlave olarak “dur alıştırması” “irade teslimiyeti” ni de içerir ve her ne koşulda olursa olsun uyulması gerekir. Zaten neredeyse tüm (istisnalar var) öğretilerdeki ortak noktalardan bir tanesi de içinde uykuya daldığımız dünyanın dışında bulunan biri tarafından müdahale olmadan bu uykumuzdan uyanamayacağımız yönündedir.

    Gurdjieff konuyu oldukça akademik olarak ele almış, kendi kendine yeni bir sistem öne sürmüş ve tüm tanımlamaları kendi yapmıştır. Bu yüzden bazı ayrımlar çok belirgin olabilmektedir. Fakat Krishnamurti’nin akademik bir kaygısı olmadığından bu tanımlardaki ayrımlar o kadar keskin olmayabiliyor. (Tasavvuf daki gibi nesif mertebeleri arasında kesin bir sınır var gibi görünse de, aslında bu sınır pratik hayatta yoktur. )

    Son paragrafına yüzde yüz katılıyorum. Hatta bunun hakkında konuşmak dahi saçmalamalara neden olur. Çok sevdiğim bir söz var burası tam yeri şimdi. “Sessizlik hakkında söylenen her şeygürültüden ibarettir.”

    Selamlar..

  3. Sevgili Dostum; bir ağaca sarıldığımda onunla bütünlüğümü hissederken, diğer yandan ayak tabanlarımdaki toprakla bütünlüğüme de vakıf iken ve kedimin bacağıma sürünürken ki tüylerinden oluşan evrensel zincirde, zaten nasıl düşünsel bir kalabalık yaratma gafina düşebilirim ki. Üstat Eckhart Tolle’ün nefesimizden odamızdaki tüm nesnelere kadar, onlarla bütünlüğümüzdeki uyanışı tarif eden önermelerini hatırlattı bana bu güzel yazınız çok teşekkür ederim. Ve evet sivri sineklerle konuşanlara deli diyenlerin denemesi gerektiği tek deneyim, koluna konmuş bir sivrisinek ile gözlerinin içine bakarak yapması gereken bir sohbettir. Ancak o zaman sivri sineğin onun gözlerinin içine nasıl baktığını görebilir ve aslında kan emmeye gelmediğini de farkedebilir… Ama o bu gerçeği farkedene kadar sivrisineğin onun kanını emmeye devam edeceği gerçeğini de bilmesi gerekir. Evrendeki her şeybunu farkettirmek adına emrimize amadedir ancak, biz Pavlov’un kuçuları gibi çağrışımlı düşünce formlarının esiri olmayı tecih ettiğimizde elbette ki hayat denen armağanı yaşamadan ölüp gideceğizdir. “Ben artık ölmek istemiyorum! Ben artık dokunduğum her şeye dönüşmek ve evrenin kendisi olmak istiyorum.” işte alınması gereken karar budur. Sevgiyle ve Işıkla Dostum..

  4. dikkat farkındalıktır.
    farkındalık kendini izlemenin bir sonucudur.
    kendini izlemek,duygu ve düşüncelerin şimdide bilinmesidir.
    dikkatin kendisi düşünce değildir.
    dikkatin düşünce olmadığını göreceksiniz.
    insanın kendisi enerjidir.
    bu enerji bilinmek ve farkedilmek ister.
    bu enerji düşünceden önce vardır.
    çaba harcamaksızın dikkatimizi,kendimize verdiğimizde,orada duygu ve
    düşüncelerimizle karşılaşırız.
    eğer düşüncelerimizi,müdehale etmeden görüyorsak,onları izleyebiliyorsak
    dikkat vardır.

YORUMUNUZ NEDİR?

Yorumunuzu yazınız
İsminizi Yazınız