Yazdığım ve seslendirdiğim “Ormandan Çıkış” ürpertici ve  ruhsal bir yolculuğu anlatıyor.

ORMANDAN ÇIKIŞ – SESLİ KISA ÖYKÜM

 

PODCAST DİNLEMEK İÇİN


Spotify kanalıma abone olabilirsiniz.

ormandankacis.jpg 

ORMANDAN ÇIKIŞ

Bir nefes
Soluk soluğa
Üfleyerek, böğrünü tutarak,
Derin bir korku boğazında
Yamru yumru olmuş
Ama yutulmuyor.
Ve ensende ter tanecikleri
Nasıl oluyorsa buz gibiler.

Sırtında engin bir orman
Çığlıksız sessizliği haykırıyor.

TAKİBE ALIN:

X (Twitter) Takip Edebilirsiniz: 
twitter.com/ssonmez

Bilimkurgu okumayı seviyorsanız,
Starbul ilginizi çekecektir. www.starbul.com

Youtube Kanalım: 
www.youtube.com/suleymansonmez 


Altın ışıkları, yukarıdaki ayın üstünde
Artık görünmeyen güneşin.

Belki de güneşten ödünç alınan
Şaşaa ile ışıldıyor
Yaşlı sivilceli ay.

Elinde kısa bir bıçak,
Dilinde demir tadı,
Burun deliklerin açılıp kapanıyor,
Ve saçların aslında diken diken.

Önünde uzanan çayır,
Ardında kol geziyor
Ölüm.

Sen ve sen.
Sen ve aklın.
Sen ve korkun.

Uzaktan çığlığını duyuyorsun
Bir kaç insanın
Karanlık gece yoğunlaşmış
Gökten inmiş ağdalı
Her yeri sarmış.

Kolların yara bere dolu.
Gözlerin deliyor zifiri siyahı.
Ayın önünde bulutlar
İşbirlikçi.
Gömüyorlar ormanın soluklarını,
Issız ışıksızlığa.

Böylece
Son bir kaç saati ömrünün
Üstelik bilmiyorsun bile
Seni neyin öldüreceğini.

Biliyorsun aslında güneş ışıldasa
Kurtulma ümidin var.
Doğuya doğru koşuyorsun bu yüzden
Şekilsiz ecel
Cisimleşmiş cesetlerin varlığında
Demek ki katil var.
Katili mümkün kılar.
O sessiz kurbanlar.

Ve kargalar, dilim dilim
Saatlerinde gündüzün
Tek yumurta ikizinin.
Gaklamıyor, gözlüyorlar
Tenleri ürpertenin koşusunu.

Böylece artık yorgunluktan
Titriyor bacaklar,
Su kaybından aklın da titriyor.
Bazen kükrüyor ardında
Ama aslan değil, kaplan da
Daha önce hiç duymadığın
Bir mekandan ve zamandan
Gelmiş.

Peşinde olmasa
Güler geçerdin
Bu çocuk masalına.
Ama işittin çığlıkları
Dişlerini titretiyor korku.

Aniden varlığını hissediyorsun.

Çok yakında
Hem de çok!

Haykırarak koşuyorsun
Daha hızlıca.
Ve ayağın takılıp
Düşüyor
Kaçıp gidiyor
Bıçak avcundan.

Ve o sırada doğuda
Uzakta ışıldıyor
Bir zerre
Feda ederek kendini
Düşüyor
Dağların siluetine.

O kadından farklı olarak dönüp bakmıyorsun geriye.
Minnetle dizlerinin üstünde
Cahil bir putperest gibi gülümsüyorsun güneşe.

En önde sen, uzun bir ufuk ve
İki yanında geriye savruluyor
Karanlık askerleri gecenin.

O korkunç, o devirlerdir insanla beslenen
Ormanın köşelerine.

26 Kasım – 06 Aralık 2005
Süleyman Sönmez

TÜM ŞİİRLERİ EKİTAP OLARAK OKUMAK İÇİN
Biz Ezelden Sevdik

biz-ezelden-sevdik-kucuk-kapak-png

Google Play Kitaplar
Tüm Mobil cihazlar,
bilgisayar, tablet,
iPad, PC,
Mac ve cep telefonlarında okunabilir.

https://play.google.com/store/books/details/S%C3%BCleyman_S%C3%B6nmez_Biz_Ezelden_Sevdik?id=IBdCCwAAQBAJ 

TAKİP İÇİN : Yazdığım Kitaplar | Youtube | Twitter | Instagram



10 YORUMLAR

  1. Yüreğine sağlık Süleyman hocam.

    Bir şey sormak istiyorum. Şiirlerinizi daha önce noter ya da başka bir yerde onaylattırdınız mı? Yoksa direk siteye koyuyor musunuz?

  2. Uğur şiir ve tüm yazılara http://www.tasdix.com üzerinden zaman damgası vuruluyor. Bunun dışında webde yayınlama tarihi, web archive time machine ve google cache, uluslararası devantart gibi sitelere yollamak da bir çeşit zaman damgası etkisi yapıyor.

    Bunun yanısıra özellikle fotoğraflarımın EXIF bilgileri ve orijinal halleri bende bulunuyor. Web dekiler mutlaka biraz küçültülmüş halleri. Böylece olası ihtilaf halinde gerek fotoğraf EXIF’i gerek yüksek çözünürlük, gerek fotoğraflarıma otomatik ve gizli şekilde eklenen ismim işe yarıyor.

    Bunun dışında insan faktörü de var. Bu siteye ve diğer sitelere eklediklerimi binlerce kişi okuyor. Burada bir şeyi alıp “ben yazdım” demek bir şairin sonunu getirecek çılgınca bir hareket olur.

    Sanırım bir şair bir şiirimi çalıp, kitabına koyarsa, bundan en çok ben karlı çıkarım 🙂
    Ciddi sansasyon olur.

    Dediğim gibi noterden dahi onaylatsanız önemli olan şu bizim yasalarımıza göre bir ispat mekanizması olmaması. Hatta kitap yapıp bassanız bile daha önce birinden alınmışsa o kişi hakkını alır. Bu nedenle zaman damgası ve tasdix kullanıyorum. Bunun dışında bir diğer mevzuu daha.

    Şaire “Bir tane daha bunun gibi yaz bakalım” deseler o mahkemede bile, anında on tanesini yazar.

    Ya çalan kişi, içeriği çalan? Kendi içi boş olduğu için çalıyor zati.

    Yeni bir tane söyleyebilir mi o söz üzerine?

  3. Merhabalar,

    Şiirinizi okurken başka diyarlara gittim resmen. Zaten en sevdiğim şiir türü olan ‘serbest şiir’ türündeki yazıları okumak çok büyük keyif veriyor bana. Sadece teknik konularda yazmayıp, duyguları da bu siteye kattığınız için bir kez daha teşekkür ederim size. Ayrıca beni en fazla sevindiren konuysa blog’larında benim de yaptığım gibi şiirlerini paylaşan bir kişi daha bulabilmiş olmaktır (:

  4. googleboy, yavuzselim şen, umut şirin güzel ve destekleyici yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Sizlerin beğenisi yeni şiirlerin gelmesini sağlayacaktır. 🙂

  5. Sevgili Şair,

    Oldum olasıya çok uzun yazılmış şiirleri sevmiyor, sevemiyorum. Okurken üzerime yılgınlık çöküyor. En az üç şiir yazılabilecek bir torba dolusu laf.

    Oysa şairlik söz ustalığı,hattâ laf cambazlığıdır. Birkaç sözle bir dünya açmalısınız okuyucunun düşüncesine. Yeni bir ufuk açmalısınız ve bu ufukta onu olabildiğine gezdirmeli,ona birçok şeyler öğretmelisiniz.
    Ukalâlık saymazsanız şu örneği vermek istiyorum:

    Bir zaman yaşamak vardı hayâlimizde,
    Zemberek gevşedi, tiktak azaldı
    Baktık,hayâl bile kalmamış ellerimizde…

    Dikkat edilirse; birkaç sözcükle neredeyse bir ömür çerçeve içine alınmış. Çerçeveyi de süslemek isterseniz, abartıdan kaçınmak gerektiğini düşünüyorum Sevgilerimle, başarı dileklerimle…

    Enver Özçağlayan

  6. Enver Bey, bir zamanlar “Failatün failün” ile şiir yazan divan şairlerine göre şiirde bir sayısal ritm olmalıydı. Bu ritm dışındaki Halk şiiri bile küçümseniyor, uyaklarla yapılan kafiyelerle avam şiiri denerek dalga geçiliyordu. (Allah’tan “5 Hececiler” grubu çıktı da kurtulduk bu saçma zorlamadan!)

    Elbette şiir içinde bulunulan kültüre ve zamana göre değişir, Orhan Veli’nin şiiri ile Nazım Hikmet’in ve Mehmet Ersoy’un şiiri kendi zamanları ve alanlarında çok çarpıcıdır. Ama akışlar farklıdır. Aynı şekilde Edgar Allan Poe’nun Annabel Lee şiiri ya da William Blake’in “Kaplan, Kaplan” şiirini nasıl değerlendirelim?

    Ya da İstiklal Marşını 10 kıta gibi olağanüstü uzunluktan bir dörtlüğe mi indirmeliyiz?

    Hayır bu doğru olmaz. Japonya’da yüzyıllardır yapılan Haiku şiir yarışmalarında dörtlüklerle evrensel çarpıcı şiirler yazılması istenir. Hatta dağlara dev büyüklüklerde yapılmış şiirler de vardır.

    Uzun süre bu çeşit şiir de yazdım. Sadece 3 – 4 dizede duygu aktaran şiirler.

    20 yıldır şiir yazdığımı söylemiştim. Şiir formatında yazdığım ve yayınlamadığım hikayaler bile var.

    Düşünün, Mesnevi gibi ansiklopedi kalınlığında manzum eseri, Farsçanın o lirik anlatımını, ruhu çarpan sözleri. Ya Asaf Halet Çelebi onun şiirine de anlaşılamıyor diye “laf cambazlığı” diyebilir miyiz? Gereksiz uzatmış “bir torba laf” diyebilir miyiz?

    Bu kadar geniş açıdan baktığınızda şiirin kalıba girmeyeceğini görürüz.

    “Ormandan Çıkış” benim yazdığım en sıradışı şiirlerden birisidir.

    Şiir kategorisinde yer alan onlarca şiirden farklıdır. Çünkü korku temasıyla yazılmış bir ruh halini anlatmaktadır.

    Şiir ve edebiyat konusunda daha önce Türk yazınında denenmemiş bir çok tekniği denedim. Sanırım artık yayınlamanın zamanı geldi.

    Çünkü eskilerin dediği gibi “Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz”

  7. Enver Bey katılmıyorum, sizinde yanıtınız çok mantıklı ve kanıtlanmış sanırım bundan sonra Enver Bey daha ılımlı düşünecektir. saygılarımla.

YORUMUNUZ NEDİR?

Yorumunuzu yazınız
İsminizi Yazınız