Paşam 1934 yılında Amerika seyahatine karar vermeniz belki de dünya tarihini değiştiren en büyük olaylardan birisi oldu. Eğer o yıl Amerikan Büyükelçisi’nin davetine icabet etmemiş olsaydınız şüphesiz Tabib Mr. Jameson sizi müşahede edemeyecek ve hastalığınızın ilk arazları daha başlamadan sizi tedavi fırsatı bulamayacaktı.

Paşam 1934 yılında Amerika seyahatine karar vermeniz belki de dünya tarihini değiştiren en büyük olaylardan birisi oldu. Eğer o yıl Amerikan Büyükelçisi'nin teklifine ilhak etmemiş olsaydınız ... Mustafa Kemal Ölmeseydi...

Bugün aramızda olmanızı o güne borçluyuz. Emir ve tavsiyeleriniz üzerine Hava kuvvetlerimizin NASA ile ortak yürüttüğü Güneş enerjisini toplayıp dünya yörüngesinden ülkemize nakledecek mikrodalga enerji peykimiz YURT-IŞIT 6A‘nın bugünkü fırlatma töreninde olmanızdan gurur duyuyoruz paşam.

Gazim, geçen yıllar içinde İstanbul metrosunun, Ankara metrosuna yeraltından bağlanması girişimimiz için Japon devi Haikka ile yaptığımız ortaklık sonucu Süper manyetik trenler sadece 40 dakika içinde bu süreyi kapatıyorlar.

1. Dünya savaşından sonra 2. Dünya savaşının Balkanlar’da kısa sürede sona ermesini sağladığınız için BM Barış temsilcisi olarak Afrika Birleşik Devletleri’nin kuruluşundaki çabalarınızı da bugün anmak istiyorum. Şüphesiz Mandela, halen beyazların tepkilerini topluyor ancak bir siyahinin kara kıtayı yönetmesinden daha doğal bir şey olamazdı.

Bugün aramızda bu denli dinç olmanızı Dr. Faruk Ateş’e bundan 30 sene önce verdiğiniz “kök hücrelerin araştırılması ve uzmanlaşmış hücrelere dönüşmesi” için tavsiyelerinize borçluyuz. Şahsen babam Hasan İkihayat’ın sizin verdiğiniz soyadı hakedecek şekilde kalp damarlarının yenilenmesini de buna borçluyuz.

Adana Slikon Vadisi‘nin bu yıl açıkladığı Milli Gelir’den gelecek payla ülkemizin tüm sahil şeridinin ormanlarla kaplanmasını sağlayacağız. Yine bu Kanada ortak yapımı ile sürdürdüğümüz nem ile büyümeyi sağlayan genetiği iyileştirilmiş Anadolu Kızıl Çamı ve Meşesi’nin bir nesliyle olacak…

Paşam konuşmamın başında söylediğim gibi. Siz bizim için çok şey yaptınız. Ancak yüce halkımız daha dinçken aktif siyaseti terkederek toplumumuzun serbest parti sürecine geçmesini sağlamaktaki al-i cenaplığınızla gurur duymaktadır.

Bugün çok sevdiğiniz Anıttepe’deki bu geriitkisiz antigravite motorlu uzay peykimizinin denemesini yapıyorsak sizin bizlere verdiğiniz derin inanç güven ve baba şefkatiyledir.

TAKİBE ALIN:

X (Twitter) Takip Edebilirsiniz: 
twitter.com/ssonmez

Bilimkurgu okumayı seviyorsanız,
Starbul ilginizi çekecektir. www.starbul.com

Youtube Kanalım: 
www.youtube.com/suleymansonmez 


Sağ olun aziz Atam. Vatan size minnettardır…

1995 Cumhuriyet Kurultayı öncesi – Fırlatma tesisleri Anıttepe / Ankara

Not: Bu öykünün gerçeklerle ilgisi yoktur. Yazar sadece Ataya duyduğu derin sevgi ve saygıyla eğer ömrü daha uzun olsa bizlerle neleri paylaşacağını hayal etmiştir.

TAKİP İÇİN : Yazdığım Kitaplar | Youtube | Twitter | Instagram



16 YORUMLAR

  1. Ne güzel ya, böyle yazıları okuduğum zaman düşünüyorum neden bu seviyeye yalnız başımıza gelemiyoruz diye…

  2. Bunları yapması gereken bizler, yine kendi içimizdeki bizlerden engel görmekteyiz. Zaten diğer milletlerden bizi en basit anlamda ayırt eden noktada bu olsa gerek. Yani bir taraftan yapmayı planlarken (ya da yaptığımızda) bilinçli şekilde tahribata başlayarak yok etme girişimleri de devreye girmekte.

  3. Yazı gayet duygusal ve dokunaklı. Mustafa Kemal gibi bir şahsiyet tabiiki tarihteki yerini almıştır. Başarıları gözönündedir. Lakin Türk Milleti olarak kahraman sendromu olmadan yaşayamıyoruz. İnsanüstü varlık arayışımız malesef devam etmekte. Aziz Nesinin dediği gibi kahramansız yapamıyoruz. Oysa ben ulu kurtarıcı olağanüstü insanların bizi geliverip kurtarmasındansa sisteme inanıyorum. Ortak akıl, ve sistemdir önemli olan. Mustafa Kemalin bir yurtiçi gezisinde de dedii gibi “Yahu herşeyide benden bekliyorlar. her sorunun çözümünü de benden bekliyorlar” mealinde bir sözünü hatırlıyorum.

    Dünyadaki medeni toplumlar baştaki şahıslar ne olursa olsun sistemlerini aynen devam ettirebilmekteler ama biz Lider ağarlıklı Şahıslara muhtaç sistemlerle devam etmekteyiz.

  4. Keşke gerçek olsaydı. Yada ATA dan bize yadigar bir evlat kalsaydı. Ama hepimiz onun evlatlarıyız yalnızca titreyip kendimize gelmeli ve uyanmalıyız. Bize bıraktıklarını korumalı ve sahip çıkmalıyız ,her şeyiçin geç kalınmadan…
    Bizler emanetine sahip çıkıyoruz ,Seni her zaman içimizde , aklımızda ve yaşantımızda tutacağız .
    Rahat uyu ATAM.

  5. Selahattin Bey,
    Bu lider kültünden sıyrılmak gerek. Atatürk’ün yaptıklarını daha doğru düzgün anlatmadan, üzerine giydirilen ve onu anlamsızlaştıran bir ideoloji ile bürümekten dem vurarken sizin böyle bir yazınız da pek bir duygusal kalmış.

    Sevgiler.

  6. Reşit Bey, nankörlük nedir bilir misiniz?
    Ben çok iyi bilirim. Onu kibirle tanırım, onu “artık geçti bunlar eskide kaldılar”la bilirim. “Vefa” için zaman yoktur Reşit Bey. Bundan onbin yıl önce bile doğruyu yapan insanlık ailesine kazanç sağlayan bir insanın öğrettikleri ve uygulamaları halen bizde yaşıyorsa o insanı saygı ve sevgiyle anarım. Yaptıklarına tapmam daha iyisini yapmak için çaba harcarım ve aşan varsa dinlerim. Her sene Einstein’in genel görelilik kuramını çürüttüğünü iddia eden teorisyenleri dinlediğim gibi dinlerim.

    Ama bir insan çok çok büyük bir hayali kimse düşünmezken baştan sona düşünüp eyleme ve dünyaya dönüştürmüşse ve bugün sayesinde bir Türkiye’den bir dilden tarihten hatta ne dediği anlaşılan bir bilim ve hatta din bilgisinden bahsediyorsak olağandışı bir insanın başarısıdır bunlar.

    Dikkat edin yazımda bile Atatürk’ün yetki devri yapacağını ima ettim. Her fırsatta işi ehline devretme isteği ve saygısı vardı.”Tek adam”ı oynamaktan hiç hoşlanmıyordu.

    Egemenliği kayıtsız şartsız bir şekilde milletine devreden bir insanı lider olarak görmeyeceğim de kimi göreceğim? Varsın “duygusal” desinler, emin olun “duygusuz” demelerinden daha insana yakışan bir sözdür ve ben bunu şerefle taşırım.

    Atatürk’ün cenazesi taşınırken ağlayan insanlar bu sözlerinizi duysa emin olun kahırlarından ölürdü. Bir gün bu ülkenin böyle sözlerle Büyük Şefimiz dedikleri Reis-i Cumhurlarını eleştireceğini, kendi soylarından böyle insanlar geleceğine inanamazdılar.

    Sözlerim ağır gelebilir ama belki bir kısım, kararmış yüreği sarsarak açarlar.

    Not: Adım Selahattin değil Süleyman’dır. Bu sizin yazıyı hangi dikkatle ve önyargılarla okuduğunuzunu da net bir şekilde göstermektedir.

  7. “Nankörlük” şeklindeki bir ifadeyi kesinlikle kabul etmiyorum.
    Yazdığım yorumu nasıl olur da böyle algılar ve üzerine tamamen yanlış bir yorum bina edersiniz, şaşırdım doğrusu. Mustafa Kemal, bizzat Fethi Okyar’a bir “diktatör” olduğunu ifade ediyor ve bu durumun düzeltilmesinden bahsediyor. Ve en beğenmediği ise sözlerinin “dogma” haline getirilmesidir.

    Bugün çektiğimiz tüm sıkıntıların arkasında, Atatürk’ün sözlerini bırakın, hayatının, yaptıklarının dahi detayları ile bilinememesi, sorgulanamaması ve en kötüsü de öğretildiği kadarı ile yetinmemizin beklenmesidir..

    Öğretmensiniz sizler, yetişen nesle sorgulamaya kalkışan her bireye “sus otur, nankör” mü diyorsunuz, yoksa makul şekilde bir izah mı yapıyorsunuz.

    İsminizi, yanlış yazmam anlık dikkatsizliğimden kaynaklanmış, özür dilerim.

    Sevgiler.

  8. Reşit Bey, madem aynı şeyden bahsediyoruz, yani Atatürk’ün yetkiyi devretmeyi seven ve tek adam olmaktan hoşlanmayan bir insan olduğunu (pek çok ifade ve işle kolayca tespit ediyorsak) bunu doğru liderlik olarak kabul etmemiz gerekmez mi?

    Bu yazı doğru liderlerle yönetilmeye devam etse, aynı Türk insanının harikalar yaratacağını anlatıyor. Bunun da delilleri ortada, yurtdışına çıkan okumuş beyinlerimiz, buluş üstüne buluş yapıyor. Beyin göçü bunun kesin ispatı.

    Biz Atatürk’ün kusursuz olduğunu iddia etmiyoruz. Bir insan için böylesi bir görüş safiyene olurdu. Ancak büyük bir insandı diyoruz. Günümüzde iki yönlü çekiştirme yüzünden eşsiz bir insanın yaptıklarının es geçilmesi, devrimleri ortadayken komik detayların tartışma konusu yapılması maalesef tek şeyi gösteriyor ülkeye atılım ruhu veren bir liderin yıpratılma çabası.

    Bu çeşit bir yayın iyi niyetli bir sorgulama değildir. Bizler öğretmenlik yaparken sorgulayan insanlara destek oluruz, bildiğimizi anlatır bilmediğimizi araştırmasını isteriz. Sadece bizim dediğimizle kalmaması için çırpınırız. Ancak baştan tamamen farklı yaklaşan bir sisteme ve onun düşünce yapısına karşı da dimdik durmasını biliriz.

    Bir Cumhuriyet öğretmeninin görevi işi aşı ve ruhu budur. Liderler gereklidir. Lideri olmayan toplum yoktur ve bir lider ne kadar güçlü öngörülü ise toplumu da o kadar ileri gider. Biz bunları 16 yıldır anlatıyoruz. Bu blogu okuyan yüzlerce öğrencim var. Dersimizi nasıl anlattığımızı ve sabrımızı lütfen onlara sorun.

    Ama bir yazıya “Bu lider kültünden sıyrılmak gerek. Atatürk’ün yaptıklarını daha doğru düzgün anlatmadan, üzerine giydirilen ve onu anlamsızlaştıran bir ideoloji ile bürümekten dem vurarken sizin böyle bir yazınız da pek bir duygusal kalmış.” yazarak başladığınızda sizi sıcak şekilde karşılamamı da beklemeyin.

    Saygılarımla.

  9. Reşit Bey’e katılıyorum. Bu liderlik kültünden kurtulmak gerek.
    “Mustafa Kemal Ölmeseydi..” adlı yazıdaki anlatılanlara katılmamak mümkün değil evet imkan olsaydı da O uzun yaşasaydı şu an bağımsız olamayacağımız hiç bir alan olmazdı.Ama her şeyi liderden beklemek de demokrasinin ruhuna ne kadar uygundur tartışılır. Zaten bu bekleyiş bizim genlerimizde var. Çünkü biz yüzyıllarca lider zihniyeti ile yönetilmiş bir milletiz. Bize demokrasi bol gelmektedir.Demokrasiyi mücadele ederek almadık. Bize hediye edildi atamız tarafından o yüzden kıymetini bilemiyoruz. Mustafa Kemal’den sonra devlet sahipsiz kalmadı ama içine hainler sızdı. Bundandır tüm sıkıntılarımız..

  10. Süleyman SÖNMEZ Bey’in nerdeyse yazılarının yüzde doksanını okuduğumuz söyleyebilirim. Entelektüel birimiki zaten ortada.Üstelik bu konu hakkındaki eleştrileri yayınlamasını cidden takdir ettiğimi söylemeliyim.
    Sanırım bu yazı bir takım fikir münazaralarına sahne oldu.
    Ben de lider kültüründen sıyrılmamız gerektiğiniz düşünmekteyim. Batı toplumlarının lider sendromundan öte sistem mekanizmalarını işlettiğini , kurumsallaşma zihniyetinin ön plana alındığını görmekteyiz. Bu lider sendromu malesef doğu toplumlarında çokça yaşanmakta. Bu arada Google, Microsoft, İbm, GM.vb. firmalar dünyanın kapitalini götürürken malesef doğu toplumları kurtarıcı beklemeye devam etmekteler.
    Ben burdaki sorunun daha çok ferdiyetçilik(bireycilik) meselesinin aşılamamış olmasında görüyorum. Yani bizler kendimizi hakları olan bir birey olarak görememekteyiz henüz. Hepimiz sanki bir bütünün parçası zihniyetiyle büyütülüyoruz.Tek başına bir şey ifade etmeyen, sadece bir bütünün paçası olası durumunda bir işe yarayan bir ürün olarak hissediyoruz kendimizi. Kendisine öğretilen doğruların haricinde hiçbir doğru olamıyacağı, bu doğruların haricinde bir doğru olmasından kuşkulanmasının dahi doğru karşılanmadığı bir ortam bizimkisi. Oysaki batı toplumlarının “şüphecilik, sorgulayıcı olma bireyin haklarının devlet yada tüm kavramların üzerinde olduğu” bir ortama gittiğide aşikar. Sanırım doğu toplumları tek tip insan yapısı eğilimli. Farklı insan modelleri hep anormal karşılanmış bizde.
    Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ü neden demokrat olarak görme telaşındayız . Kendisi bizzat söylemekte zaten. “Ben bu kadar bilgi ve tecrübe edindikten sonra neden halkın seviyesine ineyim onları kendi seviyeme çıkarırım” ifadesi bizzat kendisinin. Bununla zaten iftihar etmiş. Sanırım biz kendi istedğimiz gibi görme telaşındayız.”Mustafa” adlı filmi seyretmenizi şiddetle önermekteyim.

    İsmail KALKAN.

  11. Süleyman Bey,

    Makalelerinizi beğenmesem ve takipçiniz olmasam, dediklerinizi kaale almayabilirim. Çok değerli yazılar ortaya çıkardığınızın farkındayım ve Türk Blogger’ları arasındaki yerinizi de takdir ediyorum.

    Yaptığım yoruma, toptancı ve peşin hükümlü cevabınız açıkçası beni şaşırttı. Üstelik bir hakarete dahi maruz kaldım. Nedenlerini ise ikinci yorumunuzu okuyunca anlamış oldum ve memnun oldum. Şimdi sorgulamamız gereken bir iki meseleye değinmek istiyorum:

    (1)Mustafa Kemal’i ve/veya ona addedilen “düşünce sistemi”ni eleştirmek demek; O’ndan hazzetmemek veya yaptıklarını toptan karalamak değildir. Kaldı ki benim eleştirim kendisine de değil, ona addedilen ve ifadem de yer alan “onu anlamsızlaştıran ve üzerine giydirilen bir ideoloji”yedir. Nüans farkını farkedebiliyor musunuz?

    (2)Öğretmen olarak sorgulayan insanlara destek oluruz diyorsunuz. Sadece kendi dediğinizle kalmamak için çırpındığınızı ifade ediyorsunuz. Bilmediklerini söyleriz, kalanını araştırmasını ifade ederiz diyorsunuz. Eğer ki sorguluyorsam bu durumu; bana karşı bunlardan neyi yapıyorsunuz? Nankör demekten başka?

    (3)Eleştirilemeyecek hiçbir sistem ve düşünce yapısı yoktur. Düşünce sistemlerinin temeline dinamit koymayın. Elbetteki devletin bütünlüğüne karşı dimdik durun, vatandaşı olarak lakin ne demek baştan tamamen farklı yaklaşan bir sisteme ve düşünce yapısına karşı dimdik durmak? Dik durmak demek “hakaret etmek” mi demektir, yoksa ikna etmek mi olmalıdır?

    (4)Beyin göçü’nün sebebini sadece yönetenlere atfetmek ve oradan da sistemin doğruluğunu tek bir done ile ispat etmek de nasıl bir ispat metodolojisidir, izaha muhtaç.

    (5)”Bir Cumhuriyet öğretmeninin görevi işi aşı ve ruhu budur. Liderler gereklidir. Lideri olmayan toplum yoktur ve bir lider ne kadar güçlü öngörülü ise toplumu da o kadar ileri gider.” ifadeleriniz ise gerçekten çok ilginçtir. Yorumunuzu “Benim Lider ve Sistem Düşmanı” bir birey olduğum üzerine kurgulamışsınız sanırım. Lider olması kötü değildir, Başsız devlet elbetteki olmaz. Lakin “Lider Kültü” farklı şeydir, devletin başında birinin olması farklı şeydir. Kaldı ki demoktatik ülkelerde “Lider Kültü”ne rastlamazsınız, bırakınız lidersiz toplum ifadesini..

    Faydalı bir tartışma olduğunu düşünüyorum.
    Sevgiler.
    RB

  12. Reşit Bey sizinle e-posta ile yaptığımız görüşme sonrasında da fikirlerinizi daha net anladım. Bugünlerde, çok sevdiğim Mustafa Kemal’e yönelik yıpratma çabaları nedeniyle hissettiğim hassasiyetle ifadenizi yanlış anladığımı düşünüyorum. Tepkimin bu denli sert olması bundan. (Yine de sınıfta daha munis olduğumu ekleyeyim…) Yani ifadeniz çok kısa olduğu için vefasızlık veya farklı niyetlerle yıpratma olmadığını anlamam zaman aldı. Daha ileri bir ülke yolunda gitme amacıyla eleştiri ve inceleme yaptığınızı ve herbir ülke vatandaşının bir Mustafa Kemal sorumluluğu ve liderliği ile hareket etmesi gerektiğini kastettiğinizi anlıyorum.

    Bu tartışmayı sonradan okuyacakların ani tepkilerine karşı dilerseniz silebileceğimi e-posta ile belirtmiştim. “Farklı fikirler her zaman yaşamalıdır, tartışmalar seviyeli olduğu sürece hakikati ortaya çıkartır değil mi?” beyanınız doğrultusunda olduğu gibi bırakıyorum.

    Not: Türkçe adına bir düzeltme: Nüans iki şey arasındaki ince fark demektir. “Nüans farkı” ifadesi düzeltmemiz gereken bir tanımlamadır.

  13. Guzel seyler cikabilirdi fakat amerika japon israil vs. adim atilan her isde baska bir ulkenin destegi soz konusu dunyaya kafa tutan bir lider ve milletten bahsedilmiyorsa anlarım ama iste olmamis, hayallerimiz bile su anki sinmisligi umutsuzlugu belli ediyor = )

  14. Ömer Bey, Mustafa Kemal’i çok yanlış değerlendiriyorsunuz. Cumhuriyet’in kuruluşundan önce ve sonra Sovyet Rusya, Amerika ve diğer komşularımızla iyi ilişkiler paktlar geliştiren bir liderdi Atatürk.

    Yani bir ülkenin başka ülkelerle ortak iş yürütmesi zaaf değildir. Aksine tek başına her şeyi yapacağını düşünmek saflıktır. Örneğin günümüzde CERN laboratuvarlarındaki araştırmalar için birçok devlet para ayırıyor. ABD kendi parçaçık hızlandırıcısını yapma sevdasıyla devasa yüklerin altına giriyor ve yine de CERN’e yetişemiyor.

    Dünyaya kafaya tutmakla, “kabadayı” olmak arasında fark vardır.

    Örneğin Cumhuriyetimizin ilk döneminde onlarca “Dahi çocuk” Avrupa’da eğitime gitti. Kimi fizik profesörü kimi matematik kimi tıp. Döndüklerinde üniversitelerimizi ileri taşıdılar. Profesörlerin profesörleri oldular.

    Dediğiniz gibi olsa Atatürk “çalışın bulun ne işiniz var dış ülkelerde” derdi.

    Ah hangi birini anlatayım, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihine baksak Fransa’yı kendi tarafımıza çekmek için en güçlü zamanlarımızda verilen kapitülasyonları görürüz. Devlet yönetimi dışardan göründüğü gibi değildir. Eli masaya vurup bir kere kalkarsınız. Ama Lozan gibi son şansınızda gücünüz neye yeterse onu alırsınız.

    Bütün bunlara rağmen gece gündüz çalışarak dünyanın en güçlü ama en barışsever ülkesi olmamız için çalışıyoruz. Hem de kendimizi hiç ezik hissetmeden. Siz hiç merak etmeyin.

  15. Üreten tüketmesini bilen paylaşan paylaştığını bilen bildiğini bilen eğitimle bilgiyle öğrenerek öğreterek bilinçli ve gerçekten dünyalı ve toplumsal düşünen herkes zaten ATATÜRK çüdür ve herkes bu durumda ATATÜRK olur ve TÜRKİYE li olur ve en önemlisi inanmalı güvenmeli ve EVLATLARIMIZI ÇOK İYİ EĞİTMELİYİZ ……………EĞİTİM VE ÖĞRETİM TÜRKİYE BÖYLE KURTULUR AMERİKA BİZİM ALTIMIZDA KALIR AVRUPAYI SİLİP SÜPÜRÜRÜZ HARŞEYİ BENDEN BEKLEMEYİN ÇALIŞIN TEORİSİ TUTAR TÜRK TÜRKLÜĞÜNÜ İŞTE O ZAMAN GÖSTERİR ÇALIŞALIM ÇALIŞALIM ÇALIŞALIM……………

YORUMUNUZ NEDİR?

Yorumunuzu yazınız
İsminizi Yazınız