Evet evet evet! Derin bir nefes alıyorum. Önce sayılara bakalım. 1 yılda 1 milyona yakın ziyaretçi, 1000’den fazla anlamlı yorum, 640 makale, binden fazla sitede verilen bağlantı / link ve paylaşım imleme sitelerinde alınan yüksek beğeni notları, arada bir tüm Türkiye’yi e-posta zincirleriyle gezen ve yüz binlerce okunan makaleler ve Google PR’da 4 puan.

gti1yasinda.jpg

Sizin de hissettiğiniz gibi bu bilanço sitenin matematiksel istatistiksel yüzü. Bu bir sene boyunca aslında rakamların dışında paylaşılan müthiş bir şey oluştu Güneşin Tam İçinde’de. Gelen insanların aradıkları konuyu bulduklarında yazdıkları teşekkürler, bazen kızgınlıkla “Bu kadar kısa mı yazılır” dedikleri için Türkiye blogosferinde görülmedik uzunlukta araştırıp yazdığım makaleler. 🙂

İnsan önce şapşal bir övünmeye ve o aklımızı kemiren “Ben BEN BEN…” melodisinin uykuveren kollarına teslim olmak istiyor. Oysa ne kadar büyük bir gerçek var ki, tüm faniler gibi ne yapsak geçici. Kalıcı olan tek şey gerçekten sevgiyle gönül vererek, geceleyerek karşılığını görüp görmeyeceğine aldırmadan “Bir kişi, sadece bir kişiye bile faydam olsa kardır” diyerek yapılan işler. Çünkü güzel sözler, güzel işler kuşaktan kuşağa aktarılır. Biz sadece aktarılarak hayatta kalabiliriz.

Prometheus’un ciğerini yiyen kartal gibidir oysa yazmak. Nankördür. Siz hergün yazarsınız, müthiş bir enerjiyi ve emeği dökersiniz. Tek başınasınızdır. Ne soracak bir kimseniz ne yardım alacağınız biri vardır. İki gün sonra bir yazı ortaya çıktığında Zeus’un gönderdiği kartal gelip sizi yemeğe başlar.

prometheus1.jpgÇünkü siz, ateşi bilimin ve bilginin ışığını, insanlara taşımakla suçların en büyüğünü de işliyorsunuz! Karanlıkları aydınlatırken aslında bir vefa bulamayacağınız biliyorsunuz. Böylece zaman geçtikçe dönüp baktığınızda milyonlarca harfin klavyenizden ekrana aktığını görüyorsunuz.

Okuyanlar arttıkça, binlerce insan hergün ama hergün geldiğinde, üstünüzde güçlü bir baskı hissediyorsunuz. Penisilini keşfedeni dalgınlıkla yanlış yazmak büyük bir hata olarak sizi ürpertiyor. Yabancı sitelerde araştırırken Türkçesini bile anlayacağınızdan şüphe ettiğiniz entellektüel, bilimsel cümleleri en doğru şekilde çevirebilmek için kafa patlatıyorsunuz.

İşin popüler yanıysa eğer benim gibi fan klüplerden nefret ediyorsanız bir çok blogun yaptığı gibi blog çeteleriniz(!) yoksa, birileri “Süleyman abi” diyerek Google reklamlarınıza günde bin kez tıklamıyor, sizi eleştiren birilerine saldırmıyorsa, blograzzide sizi birinci yapmak için çırpınmıyorsa, günde yüz tane övgü yorumu yazmıyorsa, kısacası fanatikler ordunuz yoksa 🙂 gerçekten tek başınasınız.

TAKİBE ALIN:

X (Twitter) Takip Edebilirsiniz: 
twitter.com/ssonmez

Bilimkurgu okumayı seviyorsanız,
Starbul ilginizi çekecektir. www.starbul.com

Youtube Kanalım: 
www.youtube.com/suleymansonmez 


Bazen umutsuzca sessiz siteye bakıp, “Ben boşa çalışmıyorum” diyerek açıp site istatistiklerinizde görülen haritada, sitenize dünyanın heryerinden Avustralya’dan Çin’e Avrupa’nın ve Türkiye’nin heryerinden gelenlerin geldikleri yeri özlemle izliyorsunuz. Biliyorsunuz orada bir insan var. Onu ölesiye merak ediyorsunuz. O bir insan, bir hazine. Kişisel bir geçmişi olan aklınıza bile gelmeyen yetenekleri ve gündelik sıradan hayatı olan bir insan. Ama sizin için bir bilinmeyen.

Yazık ki, o insana bu kelimeler dışında seslenemiyorsunuz. Oysa kelimelerin en güzeliyle “hoşgeldin dostum, ablam abim, kardeşim, annem, babam, teyzem, amcam…” demek istiyorsunuz.

İşte bunu söyleyemediğiniz için yazmaya devam ediyorsunuz. Ciğeriniz iyileşiyor. Sonra siz yazınızı bitirirken kartal uzaktan görünüyor. Bir gün Kahraman Herakles’in merhametli kollarıyla Zeus’un hükmüne karşı çıkıp sizi zincirlerinizden kurtaracağına eminsiniz. O güne dek yazmalısınız. Anlatmalısınız. Ta ki sizin gibi anlatan binlerce insan olana dek. İşte o zaman o ateşi ilk getirenler bilinmese de evlerin hepsinde canlı tuttuğunuz o ateşin yavruları yanacak. İnsanlar o ateşin gölgesinde ısınacak, geçmiş zamanın öykülerini anlatırken gölgeler canlanacak ve çocuklar gözlerini kapatan o tatlı sıcaklıkta uykuya dalacak.

Biz bunun için yazıyoruz. Takdir için değil. Şu ya da bunun için değil. Bu nedenle sitenin adı Güneşin Tam İçinde. Aşkın ve ateşin ve erdemin en sıcak yeri içidir, kor gibidir hakikat. Dil söylerse, kulak işitirse yanar. O yüzden sessizce öğretilendir hakikat. “O yüzden sen yanmasan, ben yanmasam nasıl çıkılır karanlıklardan aydınlığa” der şair.

Evet sadece bir yıl geçti. Oysa benim için binlerce yüz, yüzbinlerce site, binlerce fotoğraf, defalarca değiştirilen daha iyisi aranan site görünümü ve mutlulukla seyredilen ana sayfa demek bu yıl. Dikkat ederseniz ne fotoğrafımı ne kendimle ilgili pek fazla şey koymuyorum siteye. Kişiliğimin işimin önüne geçmesine izin vermiyorum. Ayrıca özel hayatımı korumak da istiyorum. Sizin de buna saygı duyacağınıza inanıyorum.

Nice seneler boyunca sizlerle olmak ve güneş gibi hizmet etmek istiyorum.
Sabahleyin doğarak, akşamleyin batarak.
Yakmadan kavurmadan, usulca ısıtıp ışıtarak.

Sevgi ve Saygılarımla.

Süleyman SÖNMEZ

Not: Bu vesileyle Kurban Bayramınızı da kutlarım.

TAKİP İÇİN : Yazdığım Kitaplar | Youtube | Twitter | Instagram



16 YORUMLAR

  1. En sevdiğim bloglardan birisi Güneş’in Tam İçinde.

    İlgi duyduğumu bilmediğim bir sürü konuyu severek, hayret ederek okuyorum.

    Bir kişinin bu kadar farklı konularda bu derece bilgisi olmasına ve başkalarıyla paylaşmak için bu derece vaktini ayırmasına hayranlık duyuyorum.

    Yeni yazılarını da merakla bekliyorum. Tebrikler.

  2. Blog’unuzu yeni keşfetmiş, dolayısı ile bu geçen 1 yıldaki yazılarınızın tamamını okuyamamış ve daha ilk yorumum yazmış olmama rağmen lütfen teşekkürlerimi kabul edin. Kaleminize, yüreğinize sağlık. Nice yıllar güneş gibi parlak olmanız dileklerimle.

  3. Akışlarına abone olduğum bazı sitelerden, beklentilerimi yanıtlamadıkları, belki de yeni beklentiler oluşturmadıkları için kısa sürede vazgeçtim doğrusu. Ancak güneşin sıcağı, daha çok da ışığı çekiyor insanı. Harika bir iş başarıyorsunuz. Nice yıllara efendim.

  4. Başarınızdan dolayı tebrik ederim. Ben de zevkle okuyorum sitenizi.

    Fakat “e-mail” ve “link”, size ve günlüğünüze (bloga) yakışmayan iki kelime. Türkçesi varken… 🙁

  5. Güneşin Tam İçinde bir yaşına girmiş. Kutlamıyor muyuz bunu? 🙂
    Bu yazınızda bence tüm sırlarınızı ortaya çıkarmışsınız. Artık size özel birşey kalmadı. Nasıl bu kadar hoş muhabbet ağır makaleler yazılır öğrendik. Gözden yaş gelene kadar yazılar neden sonuna kadar okunur onu da bildik.

    Saygı ile..

  6. Süleyman Sönmez Hocamın birde “gayrı resmi” blog tarihi vardır. Onu da ben açığa vurayım. 🙂

    Yıl: Mayıs 2004
    Yer: Irmak Okulları

    Süleyman Sönmez Google’ın yeni hizmeti Blogger’ı keşfeder. Web tasarım kulübüne de kendi blog sitesi Gökyüzü Güncesini göstererek anlatır bu hizmeti. Hatta ve hatta Blogger hesabı alana Gmail davetiyesi geliyormuş diye de ekledi ve Güneşin Tam İçinde Gökyüzü Güncesi olarak 28 Mayıs 2004’te doğdu.

    Yıl: Haziran 2005
    Yer: Yine Irmak Okulları

    Süleyman Sönmez Microsoft’un yeni hizmeti MSN Spaces’ı derste ballandıra ballandıra anlatır. Özelliklerinden bahseder. Güneşin Tam İçinde ile ilk olarak burada karşılaşırız.

    Yıl: Ekim 2006
    Yer: Irmak Okulları Lise Bilgisayar Laboratuvarı

    Ben Süleyman Sönmez’e WordPress’i sorduğum zaman “İnceledim ben. Pek beğenmedim. Daha gelişmesi gerek der. Konu başka yerlere kayar…

    Yıl: Aralık 2006
    Yer: Irmak Okulları

    Süleyman Sönmez WP’yi test etmeye başlar. Beklentilerini tamamen karşıladığını görünce hazır tema ile kullanarak http://www.suleymansonmez.com/blog‘dan WP yayınına başlar.

    Bir süre sonra GTİ.com alan adıyla 1.000.000’a yakın ziyaretçiyle yayınına devam eder. 640 makale yazar. Ara sıra çıkan hatalara deli olur.

    Benim gözümde GTİ budur. Nice senelere GTİ! 🙂

  7. Ömer kutluyoruz ya 🙂 Ben yeni yaş şerefine yeni bir arabirim tasarlıyorum. Pek kolay olmuyor ama sanırım daha iyi bir gezinti imkanı sunacak.

    Uğur çok sağol. Türkçe duyarlılığın ve güzel yorumlarınla tanıştığımıza çok memnunum.

    Emre geçen gün eski ders videolarımı izledim. Ne harika bir duygu bu 🙂
    Zaman ilerliyor ve yetişen öğrenciler kendi sitelerini açıyor ya da tam bir teknoloji okuryazarı haline geliyorlar.

    Gerçekten de 2001 yılında bilgisayar derslerine girdiğim zamandan beri en yeni teknolojileri daha çıktıkları hafta öğrencilerime sunmuş olmaktan sevinç duyuyorum.

    Yaptığım bir çok çalışma onlara daha iyi bilgi verme amacıyla ürettiğim örneklerle başladı. Emre’nin söylediği gibi 2004’lerde başlayan maceraların devamı geliyor böyle.

    Bu yolda Emre gibi soran merak eden ve destek olan öğrencileri her zaman saygıdeğer bir birey olarak ele aldım. Onları dinledim. Sanırım öğrendiklerimi en çok onlara borçluyum. 🙂

    Şu anda Irmak’ta çalışmıyorum. Açıkçası bana kucak açacak yeni ve kaliteli bir okulu arıyorum.

  8. Yazdığı makaleleri ile bir blog değil de, bir bilgi bankası olabilecek değerde güzel bir blog. O Türkiye’nin değişik yerlerindeki ziyaretçilerinizden biri olduğumu söylemem ayıp olmaz bence …

    Bir de itiraf :
    Her okuduğum yazıyı “Acaba kopyalayıp blogumda yayınlasam mı?” diye düşünüyordum. Ama sonra o kadar harcanan emeğe yazık olur diye yapmıyordum bunu… İyi ki de yapmamışsım 🙂

    Nice bloglu yıllara iyi bloglamalar …
    Geçmiş bayramınızı da kutlarım.
    Mutlu yıllar dilerim …

  9. Bu yazıyı Aralık 2007 de yazmıştım. O zamandan bu zamana hedefler ilerlediği gibi sitenin yaşı da büyüdü.

    Amacı olmanın yanısıra çok çalışmak ve orijinal olmak da gerekiyor ve size destek veren güçlü sevgi dolu bir okuyucu kitlesi de gerekiyor. Başka türlü başarmak mümkün değil 🙂

YORUMUNUZ NEDİR?

Yorumunuzu yazınız
İsminizi Yazınız