Duman, bombardıman ateşinin gürültüleri. Ama sen sessizsin. Tek işittiğin, dua eden dudakların ahenkli sesleri ve şakaklarında atan nabzın. İçin ürpererek ön sıralara bakıyorsun. İlerliyorlar. Ve kurşunların acı çığlıkları, ilk sıra düşüyor. Sen yine sessizsin. Sağına ve soluna bakıyorsun. Senin gibiler. Yüzleri yanık, mert insanlar. Kiminin elinde bir mektup, kiminin Kuran, kimininse sevgilisinin yazması. Gökyüzü yine de güzel. Senin göğün. Bir başkasının göğü altında ölmeyeceksin. Ayakların toprağı seziyor. Sağlam basıyor yere. Anana babana ve yavuklunun canlarına bağlı ta Anadolu’nun toprağı. Üzülme diyor bağrımda saracağım seni şefkatle öpeceğim seni. Ardına bakıyorsun yavaşça. Metanetle bekleyen bir erkekler ordusu. Yiğitler. Birazdan emri duyuyorsun. Nefesini salıyorsun Allah! Allah! nidalarıyla. Korkmuyorsun. Çünkü insanlığın en haklı davasında şehit oluyorsun. İleri fırlıyor etten bir duvar gibi siperlere nefes nefes koşuyorsun kurşunlar seni sıyırıyor. Bir tane, iki tane ıslıklarını duyuyorsun. Ama Memoyla dağda çaldığınız ıslıklara benzemiyor. Dişlerini sıkıyorsun ve ateş ediyorsun. Biliyorsun ki sen ölünce arkandan başkaları gelecek ve arkandan bir ülke yükselecek ve senin şerefli mezarında çiçekler bitecek, dualar okunacak, türküler söylenecek.

canakkalegecilmez.jpg

Bu satırları yüreğim acıyarak gözlerim yaşlı yazıyorum. Bundan yıllar önce Çanakkale’ye bir arkaşımızı ziyarete gitmiştik sadece bir günümüz vardı. Ne şehitlikleri gezmek ne bu hatıraları anmak planlarımız arasındaydı. Ancak şehre girdiğimde kalbime bir şey oturdu üstüme bir ağırlık çöktü. Saatlerce geçmedi. Anlayamadım bana ne oldu? Sonra bir deniz kıyısında ruhum boşalıverdi. Hıçkırmaya başladım. Yüzbinlerin seslerini ve canlarının ve fedakarlıklarının acısı bedenimi titretti. Uzun bir süre tepelere Kilitbahir Kalesine, “Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın, Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.” yazısını okudum. Kendi kendime “Ne oluyor bana?” dedim. “Ne oluyor? Bu kadar duygusal bir insan değilim ne oluyor?” Sonra müzeyi gezdim ve birbirine geçen kurşunları görünce atılan mermilerin adedini anladım. Sonra maketlerde düşman gemilerinin sardığı boağazı görünce nefesim kesildi. Çok büyük bir olay olmuştu orada. Çok büyük. Günümüzün dev savaş gemileriyle sarılmış ufak bir yarımadada savaş nasıl amansızsa aynı şartlarda olmuştu.

Şimdilerde ise insanlar aslında bir iki denizaltı geçti mi? Şu oldu mu? Bu oldu mu diye konuşuyorlar. Oysa orada yaşanan bambaşka bir şey. Dünyanın kaderinin değiştiği bir an. Eğer yenilseydik, eğer kaçsaydık, yıkılan sadece Türkiye olmayacaktı. Ardımızdaki Rusya ve dünyanın bizi örnek alan bir çok sömürgesi özgürlüğüne kavuşamayacaktı. Savaş yön değiştirmeyecekti. İşgalci güçler bir kere daha dşünmeyecekti.

Orada savaşan orduların savaş ilerledikçe savaşmayı reddetmeleri ve haksız bir iş için kandırıldıklarını anlamaları geç olmamış. Bu nedenledir ki Mustafa Kemal tarihte az görülen eşsiz bir alicenaplıkla düşman analarına seslenmiş ve çocuklarının öldükleri andan itibaren artık bizim çocuklarımız olduğunu, huzur bulmalarını söylemişti.

Bugün onları anıyoruz. Sadece duyduğumuz saygıdan dolayı değil.
Onların yaşayamadıkları günleri onları anarak yaşamak için.

Kaynakça:
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87anakkale_Deniz_Sava%C5%9Flar%C4%B1
http://www.canakkale.gen.tr

canakkalegecilmez3.jpg

canakkalegecilmez2.jpg

TAKİBE ALIN:

X (Twitter) Takip Edebilirsiniz: 
twitter.com/ssonmez

Bilimkurgu okumayı seviyorsanız,
Starbul ilginizi çekecektir. www.starbul.com

Youtube Kanalım: 
www.youtube.com/suleymansonmez 


Fotoğraflar ve düzenleme: Süleyman SÖNMEZ

TAKİP İÇİN : Yazdığım Kitaplar | Youtube | Twitter | Instagram



1 Yorum

  1. Üstadım;
    Ellerin dert görmesin, ne güzel yazmışsın yine. Hem anılarım, hem yazdıkların birleşince, gözyaşlarım sel oldu. Bugün huzurla keyifle yaşıyorsak, hep orada şehit olan atalarımız sayesinde. Ruhları şad olsun. Sağol varol yazdığın ve paylaştığın için.
    Sevgi ile kal…

YORUMUNUZ NEDİR?

Yorumunuzu yazınız
İsminizi Yazınız